Televizyon izlemek hayatımızın vazgeçilmezlerinden.Türkiye’de TRT yayınlarını kapalı devre eğitim yayınları ile 14.08.1966’da başlatsa da, ancak 1972’den itibaren normal yayınlara geçilmiş. O zamanlarda TV’nin kendi ürettiği  programlar yayınların %72’sini, dış kaynaklı yayınlar ise %28’ini teşkil ediyormuş. Ve yine o zamanlarda her evde televizyon bulunmazken, evinde TV olan insanların evlerine televizyon izlemeye gidilirmiş. Herkes çok yeni bir şeyi keşfetmenin zevkini beraber paylaşırmış. Şimdi ise bu konuda oldukça karamsarım, yani paylaşımcılık konusunda.

ABD’de ilk renkli yayın 1954’te yapılırken, ülkemizde 1984’te ilk renkli yayın yapılmaya başlandı. Tabi sonraki yıllarda yayın saatleri ve kanallar hızla artarak, bugün 24 saat yayın yapan ve yüzlerce kanalı izleme şansımız olan özel televizyonlar hayatımıza olumlu veya olumsuz birçok yönden girmiş oldu.

Televizyon izlemeyi çok sevmiyor olsam da,  hele tüm konuları birbirine benzeyen, hayatı zengin, fakir ve aşk üçgeni içinde gören Türk dizileri hiç açmıyor  bazı yabancı dizi ve filmleri izlemeyi seviyorum. 

Özellikle ilgiyle izlediğim bir talk show var ki, o da;  The Ellen DeGeneres. Aslında bu talk show,  28.Ocak.1958 doğumlu Ellen Degeneres’in büyük bir başarısı. 1982 yılında Amerika’nın en komik insanı seçilen Ellen, 1997’de lezbiyen olduğunu açıklayınca, birçok firmanın, başrol oynadığı Ellen isimli  diziden sponsorluğunu çekmesinden sonra bile, dizisi Emmy ödülü aldı.  O günden bugüne de en iyi senaryo, en iyi talk show, ve en iyi komik kadın yıldız dallarında sayısız ödül aldı. Çeşitli TV dizilerinde ve filmlerde birçok rol aldı ve yazdığı kitapları da bulunmakta. 2016’da eşcinsel haklarına katkıları dolayısıyla “Başkanlık Ödül Madalyası”nı almaya layık görüldü ve ABD Başkanı Barack Obama, Beyaz Saray’da yapılan bir törenle Ellen'a DeGeneres madalyasını taktı. 

16 yıldır The Ellen DeGeneres adlı talk show programını yapmaya devam ediyor. 

Sanırım hayatımda gördüğüm en cömert insan Ellen. O’na hayran olmamak elde değil. Dünyanın en yardımsever 8 ünlüsü arasında. Goriller ve kötü davranılan hayvanlar için kurulmuş The Gentle Barn adlı derneğin destekçisi, Amerika’nın Kızılay’ı Red Cross’a  göğüs kanseri için milyonlarca dolar harcamakta. 

Programa katılan konukların rahatlığı, güler yüzlülüğü ve mütevaziliği o kadar güzel ki sanki Ellen’ın yansıması gibi. Amerikalı bir arkadaşım şunu dedi mesela “Ellen’ın kalbinin büyüklüğü o kadar etkileyici ki, onu sevmemek mümkün değil.”

Ellen hayvanlara, muhtaçlara, çocuklara karşı o kadar hassas ki, dünyanın dört bir yanından kişilerin videolarını programında yayınlamakla kalmıyor, tüm konuklarına her gün binlerce dolar yardımda bulunuyor, programına çağırdığı özel insanları yaptıkları yardımlardan dolayı adeta ödüllendiriyor. Bizde kaybolan “İyilik yap, iyilik bul.” sözünün tam bir örneği. 

Ellen Show’a her gün, şarkılarıyla ya da oynadıkları rollerle hayran olduğumuz tüm ünlüler geliyor. Ve o kadar sizden bizden birileri gibiler ki, hiç bir celebrity’nin yani ünlünün orada kasıla kasıla oturduğunu görmedim. Tam tersi çok rahat bir şekilde gelip, Ellen’ın yaptığı her şakaya gülerek cevap veren, oynattığı oyunlarda asla kapris yapmayan, her türlü konuyu rahatça konuşan insanlar görüyorum ve imreniyorum. Konuklar arasından seçtiği kişilerde bile birbiriyle yarışacak olan rakiplerin birbirleriyle sarılması, hiç bir kıskançlık göstermemesi ve hayatın pahalılığından yakınmalarına rağmen, neşelerini kaybetmemeleri örnek alınası. Hele programın cool dansçısı Twitch  ile seyircilerin her gün coşkuyla dans etmesi de müthiş. 

Ellen’da öyle bir şey var ki, yıllarca yasaklanmış olmasına ve önüne engeller konmasına rağmen, bir kadının kendisi olarak yapabileceğinin en iyisini yapmaya çalışan sade ve bir o kadar da görkemli bir kişilik.

Bir bölümde “Bir iyilik, bin kişiye ilham verir.” demişti yapılan bir iyiliği iyilikle ödüllendiren birisi ve Ellen'ın yaptığı iyiliklerle insanlara ilham verdiğini söyledi.

Hayatımızdaki iyi insanların ve iyiliklerin artması dileğiyle...