Nurten Ağaçbiçer
BİZ İNSANLIK OLARAK NEYİ ÖĞRENECEĞİZ?
Şimdi geldiğimiz noktada, bütün olan biten içinde, bir virüsün hepimizin yaşamını durdurup hapsettiği günlerde bizim neyi öğrenmemiz gerekiyor?
Çok çeşitli kaynaklardan, düşünen bireylerden, sorgulayan beyinlerden, içeriyle bağını koparmamış olanlardan, aklı selim yaklaşımlardan açığa çıkan görüşler ortak bir noktaya geliyor.
Biz bir düzen yarattık ki bu sistem artık işe yaramıyor, can çekişiyor, bağırıyor.
Bireylerde, politikada, kurumlarda, toplumda, dini öğretilerde, kısacası her alanda hızla bozulmanın etkileri ile savrulup gidiyoruz. Nereye doğru gittiğimizi bilmeden!
Geldiğimiz noktada görünen manzara pek iç açıcı değil.
Yetersiz kuralları olan sistemin hoş gördüğü, sürdürdüğü ve teşvik ettiği ahlaksızlıklar, uygunsuzluklar ve uydurma ölçütler tarafından kirletilmiş bir yaşama mahkûm bireylere dönüştük.,
Ya diğer alanlar ne durumda?
Devlet adamlığı kavramının anlamı boşalmış, politikalar az sayıda insanın ekonomik çıkarlarına hizmet etmeye yarayan bir hale gelmiş…
İkiyüzlülüğün, adam kayırmacılığın, rüşvetin her türlüsü kurumların işleyişini ele geçirmiş…
Asıl amacı; İnsanlar arasında uyum, sevgi, birlik, barış ve adaleti sağlayan ve ilerleyen medeniyeti daha da ileri götüren bir sistem olan gerçek dinin ışığı kararmış. Aslında olmayan taassupların etkisiyle insan kalplerinin aydınlığı ve ruhani vasıfların açığa çıkmadığı, insan yaşamını baskılayan hurafelere dönüşmüş…
Ya önyargılara ne demeli. Irkı, inancı, sınıfı, rengi bizim gibi olmayanları dışlayıp yaşam hakkı tanımayarak kendi dinimizi, ırkımızı, milletimizi üstün görmeler!
Hepimizin; doğulu, batılı, zenci, beyaz, fakir, zengin gibi dünyasal ayırımlara bakmaksızın “Bir” olarak yaratıldığımızı anlamayıp, bizim gibi olamayanı düşman görüp yok etmeye kalkmalar!
Bu kaos ve çatışma halindeki dünyada bizler bencil, hoşgörüsüz, anlamsız uğraşlarla yüce yaratılmış asilliğini sergilemekten aciz, umarsız, yozlaşmış bireyler haline dönüşmedik mi?
Şimdi durup bakma anlama, görme, içimizdeki güçle buluşma zamanı…idrak zamanı.
Neyi anlamamız gerekiyor? Neye karşı bakmalıyız?
İlahi güce, Yaradan’a, Allaha, bu dünyanın sahibine, mutlak değişmeyen gerçeğe… adına ne dersek diyelim.
Öyle ya…beğenmediğimiz artık bize hizmet etmeyen küstah ve pervasız sistemin yaratıcıları bizsek, düzeltmek sorumluluğu da yine bize ait. Yeryüzü sakinleri olarak şimdilik gidebileceğimiz başka bir gezegen yok maalesef!
Peki ona nasıl bakacağız? Bakarken hangi halde olacağız?
Eğer “gerçeğin” peşindeysek, O’nu araştırırken bazı özelliklere sahip olmalıyız ki layık olalım.
Kendimizi şahsi fikirlerimizden ve peşin yargılardan arındırarak…
Taassuplarımızdan ve önemsiz fikirlerimizden vazgeçerek…
Açık, alıcı bir akıl ile…
Kolay mı bunlar, takkemizi önümüze serip düşünelim bir, hazır vaktimiz varken.
Şayet bardağımız benlikle dolmuşsa, hayat suyu için onda boş yer olur mu?
Gelin hep beraber “gerçeğin serbestçe araştırılması” için hazır hale gelelim.
Başımıza gelenler de bunun için olabilir mi sizce?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.