Nilgün Akyüz
BİZ KİMİZ?
Merhaba sevgili Medya Ege okurları. Bugün kim olduğumuzla ilgili konuşmak istiyorum biraz. Belki size biri, kimsin diye sorsa birçok cevap sıralayabilirsiniz. Toplumsal konumunuzdan, işinizden, ailenizden bahsedebilirsiniz. Hepsi de doğru cevaplar olacaktır sizin için. Ben biraz daha geriye gidelim istiyorum, ilk evimize, ana rahmimize.
Hepimiz bir zihinsel kodlamaya sahibiz. Ve bu kodlamamız ilk olarak ana rahminde başlıyor. Daha bebek anne rahmine düştüğü an, bir program yazılmaya başlıyor. Nasıl bir bebek isteniyor ya da istenmeyen bir bebek mi… Hepsi programda yerini alıyor. Anne hamileliği nasıl geçirdi? Mutlu ve huzurlu geçirilen bir hamilelik bebeğin de daha huzurlu olmasını sağlıyor. Anne çeşitli olumsuz olaylara maruz kaldıysa bebek de bundan nasibini alıyor ne yazık ki.
Hamilelik, sağlıklı bir şekilde atlatıldıysa doğum sonrasında bebek, ilk dakikadan itibaren dünyayı algılamaya ve tanımaya başlar. Dünya onun için nasıl bir yerdir, bunun cevabı bebeğe bakım veren kişinin davranışlarında gizlidir. Fiziksel ihtiyaçları karşılanan, sevilen, kucaklanan bebek dünyayla ilgili ilk algılarını iyi oluşturmaya başlayacaktır. Dünya onun için güvenilir bir yerdir. Tersi durumlarda ise bebeğin dünyayı algılama şekli de olumsuz olacaktır.
Bebek, 6. aya geldiğinde kendiyle ilgili şeyleri merak etmeye başlar. Kimdir, nedir? Bebeğin bunu öğreneceği tek yer, annesidir. Annesinin mimiklerinden, yüz ifadesinden ne olduğunu çıkarmaya çalışır. Burada şansımız sağlıklı bir ebeveyne sahip olmaktır. Böylece bebek, kendilik algısını olumlu olarak oluşturacaktır. Değerli olduğunu, sevildiğini, önemsendiğini hisseder. Diğer senaryomuz ise bebeğe bakım veren kişinin bunu çok istemeden yapmasıdır. Bebeğin dünyasında bu, değersizlikle eşdeğerdir.
Kendilik algımız ilk önce böyle oluşur sevgili dostlar. Kendilik algısı kendimizi bütün yönlerimizle nasıl algıladığımıza ait bilgidir. Bizim iç uyumumuz kendimizi sevmemizi, değerli bulmamızı sağlar. Bu ilk adımda kendimizle ilgili edindiğimiz izlenim, ömrümüz boyunca bizimle beraber kalır. O zaman kendilik algısını değersizlik, önemli olmama üzerine oturtan bir bireyin hayatta hep neyle mücadele edeceğini de anlamış oluruz.
Düşünsenize hayatındaki bu içsel karmaşasını farklı kötü alışkanlıklarla gidermeye çalışan ne çok kişi var etrafımızda. Davranışlarına bakarak eleştirdiğimiz pek çok insanın nasıl bir hikayeye sahip olduklarını bilmeden yapıyoruz bunu.
Kendilik algımızın etrafını bir de davranış döngümüz sarıyor. Doğru olarak nitelendirilen bir döngüye sahip olabilmemiz için de tecrübelerimize, inançlarımıza, değerlerimize, olayları nasıl algıladığımıza bakmak durumundayız. Çünkü hepimizin hayatı algılama şekli kendine özgü. Tıpkı kendilik algımız gibi.
İnsan gerçekten de karmaşık bir varlık. Bütün bunları düşündüğümüzde insanların niçin sorun yarattığını, niçin başka insanlarla anlaşmazlık yaşadığını, kendiyle ilgili problemler yaşadığını daha iyi anlamak noktasında farklılaşıyoruz. Kendimizi anladığımız ve tanıdığımız süreçte de başkalarını anlama noktasında aşama kaydediyoruz. Kişilerin ne yaşadığını bilmeden eleştirmemek yapacağımız en doğru şey sanırım.
Daha bebeklikten hatta anne karnından başlayan bu yapılanma pek çok çevresel faktörle de birleşerek insan denilen karmaşık yapıyı meydana getiriyor. Ve biz anladığımızı, algıladığımızı düşünerek hareket ediyoruz genelde. Kişinin kendilik algısı bazen öyle derindedir ki kendisi bile çıkaramaz oradan. Önce kendimizi tanımak, anlamlandırmak için yol almamız gerektiğini düşünüyorum. Kendimizi anladığımız ölçüde başkalarını da anlamaya başlayabiliriz. Haydi o zaman soralım: Biz gerçekten kimiz?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.