Ali EYCE
Çocuklarımızı koruyamıyor! Korunmasını bekliyoruz!
Son bir aydır küçük yaşta veya büyük yaşta çocuklarımızın yaşadıkları acılar, yaşattıkları acılar gündemimizde hiç gitmez oldu.
Çıkan sonuç ise çok net: Çocuklarımızı koruyamıyoruz!
Türkiye Cumhuriyeti 85 Milyonu geçti, 90 Milyona dayanmak üzere!
Nüfus istatistiklerine göre ise bir çok yerde kadın ve erkek sayısı eşit.
Bu kadar kalabalık ve bu kadar değişkenlik dolu ülkede yaşarken, yaşayabiliyorken, yaşamalarından birinci derece sorumlu olduğumuz çocuklarımıza karşı sorumluluklarımızı acaba yerine getirebiliyor muyuz?
Sorumluluk derken, onu aç bırakmamak ve açıkta bırakmamak olarak değil!
Çocuklarımız için en büyük tehlike aç kalmak veya açıkta kalmak değil, kiminle, nerede, nasıl yaşadığını bilmek, onu doğru yola yönlendirmek, yanlış yoldan, yanlış ilişkilerden, yanlış arkadaşlıklarda ve yanlış yerlerden uzak tutabilmektir.
Sabah 'Okula', öğlen 'Okulda', akşam 'Okul arkadaşlarımlayım' diyen gençlerimizin, çocuklarımızın ister erkek olsun, ister kız, hangi ortamda, hangi şartlarda ve kimlerle, ne gibi etkileşim içerisinde bulunduğunu gerçekten merak edip, gerçekten biliyor muyuz?
Kız ya da erkek, çocuklarımızın 'Arkadaşım' dediği insanları tanımak için kaçınız evine davet edip, onunla sohbet edip, çaktırmadan analizler yapıp, çocuğunuzun arkadaşı olmayı hak ediyor, bu arkadaşlıktan ona zarar gelmez düşüncesiyle hareket ediyoruz.
Çocuklarımızı koruyabiliyoruz!
Sosyal medya üzerinden özellikle devletin koruması gerekli, endeksli mesajları okuyunca üzülüyor insan.
Kendisinin yapmadığı, yapamadığı sorumluluğu devletin üzerine yıkmaya çalışan zihniyet.
Yapamadığı, yapmak istemediği, kendi hayatını yaşarken ıskaladığı çocuğunun hayatının içindeki acıları bir yerlere yıkmaya çalışan zihniyet.
Fransa'da yaşanmış bir olay.
Fransız aile ile Türk aile akşam yemeğinde buluşuyor.
Fransız ailenin babası, genç kızla yemek sofrasında sözlü olarak tartışmaya girmişler. Beş dakika sonra genç kız yemek masasından kalkıp, odasına gidip, bavulunu hazırlayıp evden çıkıp gitmiş.
Türk ailenin içinde Fransızcayı iyi bilen durumu, Fransız bilmeyenlere eve gittiklerinde anlatacağını söyler.
Eve geldiklerinde anlattığı aynen şu.
Fransız baba, genç kızına şöyle seslenmiş: "Dün itibariyle 18 yaşına girdin, artık hukuki olarak sorumluluğunu taşımıyorum. Bankadaki hesabına bir miktar para yatırdım. Yarın artık bu eve gelme, kendi hayatını istediğin gibi yaşayabilirsin."
Şükür henüz 18 yaşına girip, babası veya annesi tarafından cebine para konup, hukuki sorumluluğum yok denilerek sokağa atılan geçlerimiz yok, atan ebeveynlerimiz de yok.
Ama sorumluluk duygusunda ciddi bir zafiyet içinde olduğumuz ayrı gerçek.
Çocuklarımızı özgür bırakmak isterken, onların özgürlük kavramına zarar vermemek isterken, onları zarar olabilecek ortamlarda bıraktığımız ise başka bir gerçek.
Doğurmak sorun değil!
Büyütmek ise hiç sorun değil!
Sahip çıkmamak, kontrol edememek işte o herkes için büyük, dönüşü olmayan sorun!
Vesselam!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.