Ali EYCE
ÇOK KONUŞUYORUM, ÇOK YAZIYORUM AMA
Konuşmak insanoğluna özgü bir özelliktir. Konuşması kadar doğal olan ve onu dünyadaki diğer canlılardan farklı kılan bir özeli de yoktur sanırım.
Düşünmek demeyin, az da balığın bile düşündüğünü ama konuşamadığını düşünün.
Yazmak da insanoğluna özgü bir özelliktir. Konuşmasının yetmediği, konuşmasının duyulamadığı yelere ulaşmakta kullandığı, yine onu diğer canlılardan faklı kılan bir özelliktir.
Peki bunun bir sınırı olmalı mı?
Az konuşmalı, orta konuşmalı, çok konuşmalı gibi.
Ya da az yazmalı, orta yazmalı, çok yazmalı gibi.
‘Söz gümüş ise, sükût altındır’ diyen atasözünün söylemesinin temelinde, az konuş, az yaz demek mi var sizce?
Ben diyorum ki, doğruyu konuşuyorsanız çok konuşmanızın bir mahsuru yok, aksine kişisel ve toplumsal faydası var.
Ben diyorum ki, doğruyu yazıyorsanız çok yazmanınızın da bir mahsuru yok, yine kişisel ve toplumsal faydası var.
Ama yalan konuşuyorsanız, yalan yazıyorsanız bunun çok veya olmasının emin olun hiçbir değeri yok.
Yalanın çoğu da zararlı, azı da.
Aslında konuşmak ve yazmakta az ve çok tehlikeli değil, yalan tehlikeli.
Hele ki içine, birkaç doğruyu sıkıştırıp, söylenen yalanlar.
Hangisinin doğru, hangisinin yalan olduğunun karıştırıldığı durumlar.
En tehlikeli olan konuşma ve yazmak da budur.
Az veya çok.
Bir de küçük bir Pazar nasihati, yalan konuşulduğu veya yazıldığı konusunda fazla ısrarcı açıklamalarda bulunmayın.
Yalan olduğunu söyleyin veya doğruyu söyleyin geçin.
Çünkü bazı insanlarda da maalesef yalan söyleme hastalığı gibi, yalanı dinleme, kabul etme, doğruyu kabul edememe gibi bir hastalık vardır.
Ondandır hepimizin kaderi farklıdır.
Kader, ise yalanlarda ve doğrulardadır.
Pazar gününüz yalan olmasın.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.