Banu Pirinçcioğlu
EMEK YOKSA ZAFER DE YOK
Haksızlıkla ilgili bir derdim var benim.
Takıntılıyım biraz.
Belki zamanında çok fazla haksızlığa sustuğum içindir. Zaman içinde yavaş yavaş yükseltmeye başladığım sesim şimdi çığlık oldu.
Aslında ben olması gerekeni yapıyorum.
İtiraz edilmesi gereken yerde itiraz ediyorum. Çok basit yani yaptığım.
Hata varsa hatayı söylüyorum. Hiç kibarlık yapmıyorum. Yanlışa susmuyorum.
Yanlış düzelsin diye konuşuyorum ve uğraşıyorum.
İşin mi yok Banu diye soruyor arkadaşlarım.
Kestirme yolu tercih etmemi istiyorlar. Ne uğraşıyorsun, bırak geç diyorlar.
Diyenlerle ayrı dünyaların insanıyız malesef. Arkadaşım da olsa dostum da olsalar çok farklıyız.
Ben onlara tuhaf geliyorum, onlar da bana.
Beni en iyi Avrupalı insanlar anlıyor aslında.
Peşinde koştuklarımı çok normal karşılayıp, zaten koşmasam garip olacağını söylüyor yabancı arkadaşlarım. Yabancı memleketliler bana hiç de yabancı değiller yani.
İşte bizim sorunumuz tam da burada.
Herşeye susmak ve kabullenmek.
Haklı olduğunu bildiği halde susmak.
En nefret ettiğim şu cevabı duymak benim; aman ne uğraşacağım.
Evet uğraşmak zor. Biraz konfor alanınızdan çıkacaksınız. Zahmet olacak ama biraz yorulacaksınız. Ama inandığınız ve haklı olduğunuzu bildiğiniz davanızın peşine düşeceksiniz.
Haklıysanız zaten nihayetinde sizin lehinizde sonuçlanacak.
Ama susar ve yerinizden kıpırdamazsanız kaybedeceksiniz.
Emek yoksa zafer de yok.
Koyun olmaktan çıkmak zorundasınız.
Şikayet etmek yerine doğrunuzun peşinden gitmek zorundasınız.
Bir çıkar yol varsa eğer oraya doğru yürümek zorundasınız. Yol kapalıysa başka yol bulmak için çaba harcamalısınız.
Sürekli aynı şeyden şikayetçi olan, dert yanan, bir çıkış yolu arayan insanlar tanıyorum.
Çıkış yolunu gösteriyorum, haydi yürüyün buradan diyorum, kimsenin sesi çıkmıyor.
Hala ağlıyorlar ama harekete geçmiyorlar.
Sırf bu yüzden şımarıklıktan ağladıklarını düşünüyorum.
Çünkü insan gerçekten çıkış yolu isterse arar bulur.
Yolu gösterenin de peşine takılır.
Yok yürümüyorsa zaten halinden mutlu demektir.
Bana diyorlar ki, delisin sen.
Hiç işin yok nelerle uğraşıyorsun.
Ama ne zamanki hedefe ulaşıyorum, o zaman bravo helal olsun diyorlar.
E hani deliydim ben?
İstediğimi alınca alkışlayıp, uğraşırken de burun kıvırıyorlar. Uğraşırken ben kavgacı oluyorum, kazanınca mücadeleci.
Sorunumuz burada bizim.
Ağlamaya ve alışmaya programlanmışız.
Önümüze ne konulursa kabul edip susmayı adet edinmişiz.
Belki üşenmekten, belki konuşursak ayıp olur diye düşünmekten herşeyi kabullenmişiz.
Doğrunun peşine düşmenin ayıbı olmaz.
Hak aramanın yanlışı olmaz.
Şikayet ettiğiniz ne varsa bir düşünün şimdi.
Ve şikayet ettiğiniz şeyler için ne yapmışsınız bir gözden geçirin. Bahse girerim onlarca şikayetiniz ve sıfır adımınız vardır.
O halde şimdi zahmet olmazsa bir adım atın ya da ağlamayı bırakın.