Ergün Yücesoy

Ergün Yücesoy

"En büyük Müslüman benim!"

Ülkemiz, dünya üzerinde bulunan Müslüman ülkelerin en önemli aktörlerinden ve en önemli bayraktarlarından bir tanesidir. Kuşkusuz, kime sorsanız, Türkiye’nin yüzde doksanını Müslüman olarak nitelendirecektir.

İslamiyet’i kabul eden insanların yerine getirmesi gereken beş şart vardır. İslamiyet’in en önemli farzlarından biri de ramazan ayında oruç tutmaktır. Ramazan ayında oruç tutmak, insana sabrı ve empatiyi öğreten en önemli unsurdur. Zaten oruç tutmanın gayesi de budur.

Ramazan ayının yaklaşmasıyla birlikte tüm İslam alemini manevi bir heyecan sarar. Müslümanlar, ramazanın, başını rahmet, ortasını mağfiret ve sonunu cehennem azabından kurtuluş olarak görüp huşu içinde oruç ibadetlerini yerine getirmeye çalışırlar. Bunun için ramazan ayı gelmeden önce her hane, kendi ekonomik yeterlilikleri ölçüsünde bir takım ramazan hazırlıkları yapar.

Konuya böyle başlamamın gayesi; nasıl oruç tutulması gerektiği ya da oruç tutmanın insana neler kazandıracağı hakkında bilgi vermek değildir. Zaten bu işi layıkıyla yapan bir sürü İslam alimleri ve bir sürü alanında uzman ilahiyatçı yazarlar var. Böylesi bir şeye kalkışırsam haddimi aşmış olurum.

Gerçek Müslümanlar, inançları gereği ramazan ayını en güzel şekilde ibadet etmek için hazırlıklarını yaparken, esnaflar, marketler ve tacirler de boş durmaz ve hazırlıklarını büyük bir titizlikle yaparlar!

Utanmasalar, "Ramazan zammı geldi" diyecekler.

Oruç öncesi halk temel ihtiyaçlarını karşılamak için hazırlık yaparken, onların ihtiyaçlarını tedarik edecekleri esnaflar da avuçlarını ovalamaya başlarlar. Hazırlıklarını ürün fiyatlarını artırmak için titizlikle sürdürürler. Oruç öncesi bir bakmışınız tüm gıda ürünlerine nedeni bilinmeyen zamlar gelir. Halk, ucuz olsun pahalı olsun ihtiyaçlarını karşılamak durumundadır. Ülkemizdeki esnaflar bu durumu en acımasız şekilde fırsata çevirirler. Ne garip değil mi? Ramazan ayında oruç tutmak isteyenlere destek olunacak yerde tek gaye para olmaktadır. Ramazan ayında halkın derdi ibadet, esnafın derdi ticaret olup çıkmaktadır. Müslümanlar daha çok ibadeti düşünürken, esnaflar ticareti düşünürler. Halbuki sorsanız, en büyük Müslüman onlardır! Müslümanlığı kimselere vermezler. Belki iki belki de daha fazla umre ve hac ibadeti yaparlar. Objektiflerin önünde en büyük yardımları onlar yaparlar. İş yerlerine girseniz, iş yerleri tam donanımlı bir ibadet hane gibidir. Duvarlarında islamı ve peygamberi yücelten bir sürü güzel söz ve slogan görebilirsiniz. Asıl sorulması gereken, “Bu kadar Müslümanın yaşadığı bir ülkede, neden bu gibi can sıkan durumlara müdahale edilmediği” sorusudur. Herkesin Oruç ibadetini en rahat en güzel şekilde eda etmeleri için bir takım tedbirlerin alınması gerekmez mi?

"Hocam, eşim başka bir kadınla evlenmek istiyor, ama ben razı gelmedim. Bu, benim orucumu bozar mı?"

Yine maalesef ramazan ayını fırsata çeviren Hoca efendilerimiz de birden bire ortaya çıkıverirler. İnsanları ekran karşısına kilitleyen, hiçbir ekonomik getiri gözetmeden, tek gayesi insanlara iyiyi, güzeli, hakkı ve doğru yolu anlatan Hoca Efendilerimiz de hazırlıklarını tamamladılar. Hoca efendilerimiz milyonların gözleri önünde resmen insanların aklıyla alay ediyorlar. Bazen öyle komik, öyle acınası durumlara düşüyorlar ki ama hiç aldırış etmeden işlerine devam ediyorlar. Bir ay boyunca kazandığı parayla bir yılını geçiriyor. Oh ne güzel dünya! Yapılan programların formatı belli - soru cevap şeklinde devam edip gidiyor. Ne ilginçtir ki her yıl aynı komik sorulara aynı komik cevaplar veriliyor. Bazen de bu Hoca efendilerimiz, soruyu soranın beklediği ya da duymak istediği cevabı vermek için bin bir takla atıyor. Bu tür beklentilerle sorulmuş sorulara verilen cevaplar, İslam dinini tam olarak bilmeyen insanların da kafalarını karıştırıyor. Ne mutlu ki ülkemizde bu hizmetleri hiçbir ekonomik kaygı gözetmeksizin hakkıyla ve layıkıyla yapan İslam Bilginleri ve de onların birbirinden değerli eserleri var.

Ramazan ayında başlayacak olan diğer bir sıkıntımız da herkesin gözüne sokularak yapılan para ve gıda yardımlarıdır. Bunu iki farklı şekilde ele almak daha doğru olacaktır. Birincisi ve en önemlisi; kendine ait olmayan kaynakları kullanarak gövde gösterisi yapan alkış toplayan, objektiflere poz verme yarışında olan siyasiler. İkincisi ise; ramazan ayının, yardımlaşma ve dayanışma ayı olmasından hareketle yardımda bulunduğu kişiyi hal ve hareketleriyle küçük düşürüp, kendisini kötü hissetmesine sebep olan hayırseverlerdir.

Ramazan'ın gerçekçi tarafına dokunabilmemiz dileğiyle..

Ramazanı fırsata çevirip ticarete dökmeyen esnafların, ekonomik kaygılar yüzünden ilmiyle hareket etmeyen alimlerin, şov yapmayan siyasilerin olduğu; hayırseverlerin çoğalacağı, sabrın ve empatinin kazanacağı bir ramazan diliyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar