
Aysel Ateş Abdullazade
Estetiğin karanlık yüzü
Güzellik estetik mi? Kadın neden kalıplara sıkıştırılıyor?
Güzellik... Çağımızın en çok tartışılan, en çok manipüle edilen kavramlarından biri. Peki, güzellik gerçekten estetik müdahalelerle mi ölçülür hale geldi? Dolgulu dudaklar, şişirilmiş yanaklar, incecik beller ve büyük kalçalar mı güzelliğin yeni tartısı? Bu sorular, modern toplumun kadın bedenine dayattığı acımasız standartları ve bu uğurda yapılan, aslında birer "kötülük" sayılabilecek müdahaleleri gözler önüne seriyor.
Güzellik algısının bu denli dış görünüşe odaklanması, adeta bir dayatma kültürü yaratmış durumda. Medya, sosyal medya ve reklamlar aracılığıyla pompalanan idealize edilmiş kadın figürleri, pek çok kadının kendi bedeniyle barışık olmasını zorlaştırıyor. Sanki güzel olmak için illa ki belirli estetik operasyonlar geçirmek, belirli beden ölçülerine sahip olmak gerekiyor. Ve bu dayatma, beraberinde kadınların kendi bedenlerine yaptıkları, uzun vadede pişmanlık duyabilecekleri müdahaleleri getiriyor.
Peki, kadının kafasını kim tartacak? Aklını, ruhunun derinliğini, düşüncesini, bakış açısını, zekasını kim ölçüt olarak kriterlere sığdıracak? Kadın sadece kalçadan, göğüsten, dudaktan mı ibaret? Beden, bu kadar acımasız kalıplara neden sıkıştırılıyor? Bir zamanlar "iç güzellik de önemli" klişesi dillendirilirken, şimdi neden her şey bu kadar somut ve görsel olmak zorunda? Ve bu uğurda yapılan her müdahale, kadının doğal güzelliğine, belki de psikolojisine nasıl bir zarar veriyor?
Endişe verici bir diğer nokta ise estetik sektörünün hızla büyümesi. Her beş doktordan birinin estetik uzmanı olması, bu alana yapılan yatırımın ve ilginin ne denli arttığını gösteriyor. Sanki toplumun önceliği artık sağlık değil, kusursuz görünmek. Terapistlere, beyin cerrahlarına, aile hekimlerine duyulan ihtiyaç azalırken, estetisyenlerin yükselişi, değer yargılarımızın ne yöne doğru kaydığının bir işareti değil mi? Üstelik bu müdahalelerin riskleri, yan etkileri ve uzun vadeli sonuçları ne kadar düşünülüyor?
Güzellik, evet, bakanın gözündedir. Ancak bu öznel tanım, günümüzde nesnel ve ticari bir meta haline getirilmiş durumda. Kadınların kendi doğal güzellikleriyle barışması, kendilerini oldukları gibi kabul etmesi giderek zorlaşıyor. Oysa gerçek güzellik, sadece dış görünüşle sınırlı olamaz. Bir kadının zekası, yetenekleri, merhameti, hayata bakışı ve ruhunun derinliği, onu asıl güzel kılan özelliklerdir. Estetik uğruna yapılan bazı müdahaleler ise, doğal ifadeyi kaybettirebilir, sağlıksız sonuçlara yol açabilir ve en önemlisi, kadının kendine olan saygısını zedeleyebilir. Aynada gördüğü yabancılaşmış yüz, aslında toplumsal baskının ve yanlış güzellik algısının bir yansımasıdır.
Artık bu dayatmalara karşı durmanın zamanı gelmedi mi? Güzelliğin sadece estetik müdahalelerle elde edilen bir illüzyon olmadığını, asıl güzelliğin içeriden geldiğini ve her kadının kendine özgü, değerli bir güzelliğe sahip olduğunu hatırlatmanın vakti geldi de geçiyor. Kadınları sadece bedenleriyle değil, akıllarıyla, ruhlarıyla ve kalpleriyle de görmeyi öğrenmeliyiz. Güzellik sadece bir beden ölçüsü ya da estetik bir operasyon sonucu değildir; o, çok daha derin ve kapsamlı bir kavramdır. Ve kadınların, sırf toplumsal baskı yüzünden kendi bedenlerine yaptıkları her müdahale, aslında kendilerine karşı işledikleri birer "kötülük" olarak değerlendirilmelidir. Kendi doğal güzelliğimizin değerini bilmek ve onu korumak, en büyük erdem olmalıdır.