Feryal Vural
Evren bize ihtiyacımız olanı hep verir
Bir zamanlar bir kral aklındaki soruların cevaplarını almak için ileri gelen bilgeleri toplar. Fakat hepsi farklı cevaplar verince, hala doğru cevapları alamadığı için, bir ağaç kovuğunda yaşayan ve sadece halktan kişilerle görüşen bir bilgenin yanına gitmek için, kıyafetlerini değiştirip, korumalarıyla yola çıkar. Bilgeye yaklaştıklarında atından inip bilgenin yanına gider ve onu çiçek tarhları kazarken bulur. “Ey bilge kişi, size bazı konuları danışmaya geldim. Doğru şeyi doğru zamanda yapmayı nasıl öğrenebilirim? En fazla gereksinim duyduğum dolayısıyla diğer insanlardan daha çok ilgi göstermem gereken kişiler kimlerdir? Ve kendimi vermem gereken işler nelerdir?” diye sorar. Bilge kişi onu dikkatle dinleyip cevap vermeden işine devam eder. Bir müddet sonra bilgenin çok yorulduğunu gören kral, kazmayı eline alıp tarhları kazmaya koyulur. Bir süre sonra sorusunu yineler ama yine cevap alamaz. Bu olay akşama kadar devam eder ve sonunda “Eğer yanıt vermeyecekseniz, söyleyin de evime gideyim.” der. O anda bilge kişi uzaklara bakıp “ Bak bir adam koşarak buraya geliyor, bakalım kimmiş, ne istiyormuş.” der.
Onlara doğru koşarak gelen adam, kralın yanına ulaşınca, inleyerek yere düşüp bayılır. Adamın karnından kanlar aktığını gören kral ve bilge, adamı kovuktaki yatağa götürürler, kral adamın yarasını temizleyip mendiliyle sarar. Adam acıdan, kral da yorgunluktan orada uyuyakalırlar. Sabah kralın uyandığını gören adam zayıf bir sesle “Beni affedin. Ben sizden öç almaya yemin etmiş bir düşmanınızım. Çünkü mallarımızı alıp, kardeşimi öldürttünüz. Ben de buraya tek başına geleceğinizi öğrenip, dönerken sizi yolda öldürmeye karar verdim. Ama beni tanıyan korumalarınıza yakalandım ve yaralandım. Siz dün yaramı sarmasaydınız, kan kaybından ölürdüm. Ben sizi öldürmek isterken, siz hayatımı kurtardınız. Bundan sonra hayatta kalırsam, ben ve oğullarım size sadık kalacağız.” Kral, o anda adamı affetmekle kalmaz, mallarını ona geri vereceğini ve kendi doktoruna onu tedavi ettireceğini söyler.
Kral oradan ayrılırken bilgeden sorularını cevaplamasını ister son kez. O da “Siz beklediğiniz yanıtı çoktan aldınız. Dün benim güçsüzlüğüme acımayıp, tarhları kazmayı teklif etmeyip, sorularınıza cevap vermediğim için buradan ayrılsaydınız, dönerken bu adamın saldırısına uğrayacaktınız. Yani sizin için en önemli an, dün şu tarhları kazdığınız andı. Sizin için en önemli kişi bendim. Çünkü sizin için o anda en önemli iş, bana yardım etmenizdi. Daha sonra sizin için en önemli an, onunla ilgilendiğiniz andı çünkü onun yaralarını sarmasaydınız, o adam sizinle barışmadan ölecekti. Çocukları da sizden intikam almaya geleceklerdi. Dolayısıyla en önemli kişi, o an için o, en önemli işiniz de onun için yaptıklarınızdı.” der.
Hepimiz çoğu zaman hayatla ve kendimizle ilgili düşüncelere dalarız, neyi, nasıl yapacağımızı, bizim için neyin iyi olduğunu, kimin önemli olduğunu ve hangi kararları alırsak bizi mutlu edeceğini merak ederiz.
Aslında hayat bizi bir şekilde yönlendiriyor. Bazen hayatın bize sunduğu anları ve önümüze çıkardığı kişileri görmezden gelip, sadece geleceğe odaklı yaşıyoruz. Çünkü o andan değil, gelecekten umut ediyoruz. O an yanımızdaki kimmiş, neden yanımızdaymış, ya da neden o olayı yaşıyoruz, pek de umursamıyoruz. Çünkü gözümüzün önündekileri fark edemeyecek kadar duyarsız ve ilgisiz oluyoruz yaşadığımız an’a.
Son zamanlarda kesinlikle inandığım bir şey var. Her şey olması gerektiği için oluyor ve her şey doğru zamanda. Ve başınıza gelen her şeyin bir sebebi oluyor. Yaşadıklarımız ya bize bir şeyler kazandırıyor, ya da bizi bir yerlere yönlendiriyor. Ne insanlar karşımıza sebepsiz çıkıyor, ne de yaşadıklarımız sebepsiz. İyiyseniz kesinlikle ödülünüzü alıyorsunuz bir şekilde, karşınıza çıkan olaylar ve kişilerle.
Aslında yaşadığım tecrübelerime dayanarak söylüyorum yine, bir şeyin olmasını istediğinizde, o olay su gibi akıp ilerler pürüzsüzce, olacaksa olur, siz olsun diye uğraşmazsınız, durup evrenin sesine kulak verirsek eğer, o zaten bizi gitmemiz yere götürecek, yaşanması gereken yaşanacak. Sadece şu anın gerçek, geçmişin bitip gitmiş, yarının da henüz hayat bulmadığını düşünerek, hayatımızı keşkeler yerine “iyi ki”lerle yaşayalım.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.