Pınar Yeşiltay Sevim
"Geleceği Şekillendirmek: Çocuk Eğitiminde Özgür Bolat’tan Duygusal Rehberlik"
Özgür Bolat’ın Sürdürülebilir Eğitim Sempozyumundaki sunumu, çocukların psikolojik gelişiminde yapılan bazı kritik hataları ve doğru yaklaşımları ele alan önemli noktalar içeriyordu.
Bolat, Sürdürülebilir Eğitim Sempozyumu'nda özellikle çocukların değer algısı ve özgüvenleri üzerindeki etkileri üzerinden ebeveyn ve eğitimcilerin rolünü vurguladı. İşte bu sunumdan aldığım notların bazıları;
ÇOCUKLARIN DUYGUSAL GELİŞİMİ VE AŞAĞILAMA
Özgür Bolat’ın konuşmasında özellikle dikkat çektiği konulardan biri, ebeveynlerin istemeden de olsa çocukların değer algısını zedeleyen söylemleriydi. Örneğin, “Buna hiç ağlanır mı?” ya da “Bu kadar şeye üzülünür mü?” gibi ifadeler, çocuğun duygularını değersiz hissetmesine neden oluyor. Bir çocuğa duyduğu üzüntüyü küçümsemek, aslında ona hissettiği duyguların yanlış olduğunu ve hatta bu duygulara sahip olmaması gerektiğini öğretmek anlamına geliyor. Bu tür yaklaşımlar, çocukların kendi duygularını bastırmalarına ve uzun vadede duygusal ifadesizlik geliştirmelerine neden olabilir.
ŞARTLI SEVGİ VE KUSURSUZLUĞA BAĞLANAN SEVGİ
Çocuğa küsmek ya da sevgiyi belirli şartlara bağlamak, Bolat’ın özellikle eleştirdiği başka bir yaklaşım. Örneğin, “İstediğimi yapmazsan sana küserim” şeklindeki bir tutum, çocuğa sevgiyi koşula bağlı bir kavram olarak öğretiyor. Oysa sevgi koşulsuz olmalı ve çocuk, ebeveynlerinin sevgisini hissetmek için belirli bir davranışı sergilemek zorunda kalmamalı. Bu koşullu sevgi anlayışı, çocukların ileride sağlıklı ilişkiler kuramamasına ve başkalarının onayını arayarak kendini kanıtlama ihtiyacı duymasına neden olabilir.
YEMEK YEDİRME, UTANDIRMA VE AŞAĞILAMA
Çocuğa “Sen beceremezsin” veya “Sana yakıştıramadım” gibi ifadeler kullanarak yetersizlik hissi aşılamak da Bolat’ın üzerinde durduğu önemli bir konu. Çocuğu utandırmak, bir insanın yaşayabileceği en ağır duygulardan biri olan utancı tetikler; hatta Bolat, utancın ölüme en yakın duygu olduğundan bahsediyor. Çocuklara yemek yedirme gibi konularda bile, zorlayıcı ve baskıcı bir tavır yerine, sağlıklı bir iletişim kurmanın önemini vurguluyor. Çocuğa beceremeyeceğini hissettirmek, onun özgüvenini zedeler ve kendi kabiliyetlerine güven duymasını zorlaştırır.
DUYGUSAL SORUMLULUK VE MUTLULUK ALGISI
“Kimler çok üzülüyorum diyor?” veya “Annemin duygusundan ben sorumluysam, beni kim mutlu edecek?” gibi sorular üzerinden, Bolat çocuklara bireysel mutluluk kavramının öğretilmesi gerektiğini belirtiyor. Eğer bir çocuk, ebeveyninin duygusal durumundan kendini sorumlu hissediyorsa, kendi mutluluğunu ikinci plana atıyor ve ileride başkalarını memnun etmek adına kendi ihtiyaçlarını bastırmaya başlıyor. Çocuklar, mutlu olmayı başkalarının sorumluluğuna bağlamamalı; bu durumda bireysel bir mutluluk arayışını değil, başkalarından onay ve memnuniyet arayışını öğreniyorlar.
ÖDÜL VE CEZA SİSTEMİNİN ETKİLERİ
Bolat, ödül ve ceza sistemlerinin de çocuğun gelişimi üzerinde olumsuz etkiler yaratabileceğini savunuyor. Örneğin, “Ödevini yapmazsan …” veya “Yemek yemezsen büyüyemezsin” gibi ifadeler, çocukta korku yaratmaya ve davranışlarını bu korku ile şekillendirmeye neden olabilir. Çocukları korkutmak yerine, yaptıkları şeyin önemini anlamalarını sağlayarak kendi iç motivasyonları ile harekete geçmeleri teşvik edilmeli.
ÖVGÜ VE YETENEK
“Beni övgü ile cezalandırma!” diyerek, Bolat övgü kavramına da farklı bir bakış açısı getirdi. Bir çocuğu sürekli övmek, bir süre sonra onun bu övgüye bağımlı hale gelmesine ve içsel bir motivasyon geliştirememesine neden olabiliyor. Özellikle dezavantajlı veya yeteneği gelişmemiş çocukların daha çok övülmesi, başarıdan çok, onların eksik yanlarına odaklanmalarına yol açabiliyor. Bolat, çalışarak başarılı olunabileceğini ancak bunun, kişinin yetenekli olduğu alanlarda gerçekleşeceğini belirtiyor.
OLİMPİYAT SIRRI VE BAŞARIYA GİDEN YOL
Bolat, başarılı olmanın ve uzmanlaşmanın sırrını olimpiyat sporcularının sıklıkla kullandığı bir metodoloji ile açıklıyor. “İlgi – Rol Model – İlişki” üçgeninde başlatılan sürecin; pratik, otomatikleşme, keşif, 10.000 saat kuralı ve rekabet ile uzmanlaşmaya dönüştüğünden bahsediyor. Bu adımlar, çocukların kişisel gelişimlerinde ve bir alanda uzmanlaşmalarında önemli basamakları oluşturuyor. Ayrıca, hedef odaklı başarı peşinde koşmanın dış motivasyonla desteklenmesi halinde bir tükenmişlik yaşanabileceğini ve rekabetin sağlıklı bir şekilde gelişebilmesi için 11-13 yaş aralığının uygun olduğunu vurguluyor.
Bu notlardan yola çıkarak, Bolat’ın ebeveynlere verdiği en büyük mesaj, çocuk yetiştirirken onların duygusal ihtiyaçlarına saygı göstermek ve sağlıklı bir birey olmaları için özgüvenlerini desteklemektir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.