Ogün Peçenek
Gidelim buralardan sevgilim
Hadi gel, tut elimden; gidelim buralardan. Yakıcı sıcakların altından geçelim. Yandığımızı hissedelim. Hissettiğimiz şeylerin yanına yanmayı da ekleyelim. “Hamdık, Piştik, Yandık” yazalım kum tanelerinin üzerine...
Nereye gittiğini bilmediğimiz bir otobüse binelim. Cam kenarından izlediğimiz yollardan bir yerler seçelim kendimize. İstediğimiz yere evimizi yapalım; altında çocuklarımızın oynayacağı bir gökyüzü kuralım kendimize. İstediğimiz yerde inip, geride bırakalım her şeyi ve herkesi...
Hadi gel, ellerimi daha sıkı tut. Bir dağın en uç yerinden güneşi batışını izleyelim seninle. Yükseklik korkusuyla inatlaşalım. Kuşların cıvıltıları, denizin kokusu eşlik etsin sevdamıza.
Hadi gel gidelim buralardan. Tut ellerimden. Bir trene binelim. Bir kasabada inip taşra sokaklarında gezelim. O kasabaya ait bir şeyler satan yaşlı amcadan bir şeyler alalım. Hatıralarımıza bir yenisini ekleyelim.
Mesela kaçıralım treni ve gidelim butik bir hotelin küçük odasında kalalım. Erkenden uyandığımız bir sabaha, dalgaların yavaş yavaş sahile vurduğu o kum tanelerinin üzerinde çıplak ayaklarımızla yürüyelim. Güneş’in doğuşu vursun saçlarının dalgalarına...
Tut ellerimi sevgilim. Hadi! Gidelim buralardan... Başbaşa kalacağımız bir yalnızlığa gidelim...