Sevdiye AKTEKİN
Hayat Bayram Olsa
“Hayat bayram olsa.” diye şarkılar söylenirmiş 1970’lerde. Demek ki bayramlar çok güzel günlermiş o günlerde. Bitmesin istenirmiş, geçmesin, hep o an’lardaki gibi hissedelim.
Oysa artık daha çok kullandığımız terimler var hayatımızda. Çocuklar gibi mutlu olmak, bir kuş kadar özgür, karınca kadar çalışkan…
Hayatının her döneminde çözümü özel zamanlarda, farklı varlıklarda aramış insanoğlu. Bayramı farklı kıldığı gibi mutlu kılamamış hayatının genelini. Çocukların mutluluğuna şaşırmış, ama onun gibi içten bir gülümseyememiş. Kuşların fıtratını kıskanmış, uçmaktan daha güzel yüzlerce özelliği varken onun bu uçuşunu özgürlük sanmış.
Sonra zaman geçmiş. Bu kez bir gün önce övdüğünü sözleriyle dövmüş. Deliye her gün bayram demiş. Çocuk gibi ağlama. Kuş beyinli. Peki siz şaşırdınız mı insanoğlunun bunları demesine? Hayır.
Biz hep böyle değil miyiz? Aynı insanı hem çok sevip hem de arada öylece olduğu yere gömüveririz sözlerimizle.
Sonuç olarak biz insanlar bir tek kendimize bakmayız. Biz neyiz, kimiz? Biz mutlu muyuz? Neden mutlu değiliz?
Bayramın içinde olduğumuz bu günlerde kimsenin gerçekten mutlu olduğunu düşünmüyorum. Öyle saf, içinden geldiği gibi yaşadığından da pek emin değilim zaten. Güzel kıyafetler içinde ama içlerinde hep bir düşünce. Hiç birimiz, zihnimiz berrak, kalbimiz sadece yaşadığımız an’da olamıyoruz artık. Yetişmek için koşuşturduğumuz yerler, aklımızda yapmayı planladığımız işler, üzerimize yapışan kimliğin sorumlulukları… Tüm bunlar bizim, biz olmamızı engelliyor. Mutluluk sadece kalbimizde ve kendi iç sesimizin ne istediğini dinlemekte iken bir şekilde kalıplara sıkışıp kalıyoruz.
İlk başa dönelim. Bayramlarda çocuklar mutlu olurlar, çünkü şeker ve çikolata yemek daha az zararlı gibidir. Her evde önüne ikram edilir. Ayrıca para verirler ellerine. Yine de her ziyarete gidilen evde 15 dakika sonra “Ee bayramlaştık. Kalkalım.” Derler. Anne babalar çocuğu dürtükler, susturur. Oysa o içinden geldiği gibi yapıyordur sadece. Ev sahibi “Olsun çocuk o.” der.
Aynı ev sahibinin söylediği gibi çocuk olmayanların yaptığı ayıp sayılır. “Koca kadın, koca adam, anne, baba, gencecik delikanlı…” Çocuk olmak dışında bir kalıbınız varsa sorumluluklarınız vardır.
İşte tatillerde, bayramlarda, özel günlerde bu kalıplardan sıyrılabilsek. Aklımızdaki tüm o işleri çekmeceye koyabilsek. Bayramdan sonra diyebilsek kendimize. Zihnimizi boşaltsak en sevdiğimiz şarkıyla.
Sonra sadece kendimiz olabilsek. Sadece ruh haline göre davrananları normal sayabilsek. “Çocuk o” dediğimiz gibi “Ya o da insan olur böyle arada.” diyebilsek. Kuşun özgürlüğüne hayranken, boyutundan kaynaklı beynini küçümsediğimiz gibi yapmasak sevdiklerimize. Onlarda “mış” gibi olmadan. Mutluymuş, gülümsüyormuş gibi olmadan gerçekten öyle olsalar.
Hayata işte o zaman bayram olur. Siz sevin, herkes içinden geleni yapsın. İnsan üzülür mü arada? Üzülür. Alınabilir mi? Alınır. Sıkılır mı? Sıkılır.
Kızan kızsın, gülen gülsün, üzülen ağlasın. Hepsi normal. Hepsi insani. Duygularımızı doya doya yaşadıktan sonra. Her birimiz “İnsanız olur.” Diyebilelim. Bir çocuğun ağlamakla gülmesi gibi. Hayata devam edelim. İşte o zaman kimse numara yapmadan hayat bayram olur.
“Şu dünyadaki en mutlu kişi mutluluk verendir
Şu dünyadaki sevilen kişi sevmeyi bilendir.
Bütün dünya buna inansa
Bir inansa, hayat bayram olsa.”
İyi Bayramlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.