Ali EYCE
Herkes kazanmadı! Herkes kaybetti!
31 Mart yerel seçimleriyle ilgili daha önceki yazılarımı hafızamdan şöyle bir geçirdim.
Kolay değil, seçim atmosferi içerisindeyken yazdıklarınızın tam tersi seçim sonuçlarıyla karşılayıp, bunu yorumlamak.
Kimine kara, kimine ak dediğimiz yazılardan sonra aklara kara, karalara ak demek kolay değil.
Ama öyle bir nokta var ki, seçimler öncesi genel olarak yaptığımız yorumları destekliyor.
Her seçimin bir kazanını mutlaka vardır!
Bir oy farkla da olsa, bir milyon oy farkla da olsa.
Her seçimde de kaybeden birileri mutlaka vardır.
Bir oy farkla da olsa, bir milyon oy farkla da olsa.
31 Mart seçimleri, kazananın 1, kaybedenin 1 gol yediği, maçın berabere bittiği ama hakem (Seçmen) kararıyla maçın kazananını belirlendiği bir maç gibi sonuçlandı.
31 Mart seçimleri öncesi CHP’deki değişimin yerel seçimlere yansıması olacağını söyledik.
31 Mart seçimleri öncesi AK Parti’nin enflasyon faturasının bir yansıması olacağını söyledik.
31 Mart akşamı her ikisinin de yansımasını gördük.
Türkiye’nin iktidar partisi de, ana muhalefet partisi de ciddi şekilde oy kaybettiler, seçmen kaybettiler.
2019 yerel seçimleri ile 2024 yerel seçimlerini istatistiki olarak karşılaştırırsanız ne demek istediğimi net olarak anlarsınız.
2019 yılındaki yerel seçimlerde CHP’nin seçim kazanan Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Tunç Soyer 1 milyon 549 bin seçmenin oyunu almış.
2024 yılındaki yerel seçimlerde CHP’nin seçim kazanan Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Cemil Tugay’ın aldığı oy ise 1 milyon 235 bin.
Yaklaşık 300 bin daha düşük.
O sonuçta seçim zaferi, bu sonuçta.
2019 yılındaki yerel seçimlerde AK Parti’nin seçin kaybeden Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Nihat Zeybekçi’nin aldığı oy 1 milyon 31 bin.
2024 yılındaki yerel seçimlerde AK Parti’nin seçim kaybeden Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Hamza Dağ’ın aldığı oy ise 946 bin.
O sonuçta seçim mağlubiyeti, bu sonuçta.
Sadece İzmir’i yazıyorum, İstanbul ve Ankara gibi büyükşehirlerde de benzer rakamsal sonuçları ve seçim sonuçlarını incelediğinizde net görürsünüz.
2019’dan sonra 5 yılda Türkiye’de hayatını kaybedenler, seçme hakkını elde edenlerin bin kat daha fazla olmadığına göre ortada koca bir gerçek var.
Seçmen, 2024 seçimlerinde o sebeple, bu sebeple, o partinin seçmeni, bu partinin seçmeni olarak sandık başına gitmedi ve oyunu kullanmadı.
Oyunu kullansalardı sonuç değişir miydi, değişmez miydi bunun tartışmasını açmak gibi bir kısır döngü içerisine girmiyorum, kimse de girmesin.
Birilerinin CHP’de değişimden rahatsız olarak, birilerinin de yaşanan enflasyondan dolayı iktidar partisi AK Parti’den rahatsız olarak sandık başına gitmediği gerçekliğini görebilelim.
Şunu da bilelim bu kayıp ne CHP’nin kaybı, ne AK Parti’nin kaybıdır.
Bu kayıp Türkiye’deki siyasi partilerin ortak seçmen kaybıdır.
Bu kayıp, Türkiye’de seçmenin demokrasiden, sandıktan, siyasetten beklentisinin düştüğünün göstergesidir.
Bu kayıp, sadece sonuca ve kazanmaya endeksli siyaset yapmanın sonucudur.
Demokrasi adına büyük bir tehlikedir!
Bugün dikkate alınmayan bu durum, nüfus olarak 85 milyonu, 95 milyonu, 100 milyonu aştığımız gelecekteki yıllarda, milyonlarca insanın sandığa gitmemeyi tercih etmesinin küçük, küçük birer işaretidir.
Seçmenin sandığa gitmediği zamanlarda, siyaseten birilerinin zaferini, birilerinin mağlubiyetini izler, konuşur ve tartışır olursak da, asıl tehlikeyi görmemezlikten gelmiş oluruz.
Güçlü demokrasiler, birilerinin zafer kazanmasıyla değil, seçmenin sandık başına gitmemezlik etmemesiyle olur.
Demokrasiyi buz dağı gibi düşünün, seçmeni de ateş.
Seçmenin gitmemeyi tercih ettiği ve demokrasinin zayıfladığı zamanlarda kazanılan her zafer, sıcak suya atılan buzun zamanla erimesi gibi eriyip, su olup gider.
Türkiye’de tüm siyasi partilerin 31 Mart seçim sonuçlarını, Türkiye’deki siyaset mekanizmasını ve demokrasi çarkını ne halde getirdiğini, kendi siyasi geleceklerini de düşünerek değerlendirme yapmasını umut ediyorum.
31 Mart 2024’de hayat bitmedi!
Vesselam!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.