Nilgün Akyüz
İLETİŞİM DENGESİ
Hayatımız dahil olduğumuz pek çok sistemden oluşur. Bugün biz, çoğumuzun dahil olmaya çalıştığı evlilik sisteminden bahsedeceğiz. Büyük ümitlerle başladığımız bu yolculuk, bazen bizi istediğimiz noktalara götürmüyor ve yolu tamamlamadan ayrılıyoruz. Peki ne oluyor da bazı yol hikayeleri bizi istediğimiz yere vardırmıyor. Dengemizi nerede şaşıyoruz?
Hukuksal olarak baktığımızda evlilik bir sözleşmedir. Kişiler birbirlerine ortak yaşam kuracaklarına dair söz verirler. Aynı evde yaşamanın şartlarını yerine getirmeye yöneliktir bu. İlk başta her şey güzel gider genelde. Henüz aşkın güçlü olduğu, katlanma sınırımızın yüksek olduğu dönemdir. Biz bu döneme uyumlanma süreci diyoruz. Uyumlanma sürecini biraz daha açarsak her iki tarafın da beklentilerinin dengeye gelme sürecidir. Burada kişilerin hangi kültürde yetiştikleri, nasıl bir iletişim dili kullandıkları, hangi inanç kalıplarına sahip oldukları su yüzüne çıkar. Hele ki çatışan iki kültür varsa denge noktası daha bir emek harcayarak oluşturulacaktır. Örneğin en basitinden kendi evinde sadece etli yemekleri yemek sayan bir erkeğin eşinin yaptığı zeytinyağlı yemeklere alışması ya da sabahları kahvaltı alışkanlığı olmayan kişinin eşiyle kahvaltı alışkanlığı geliştirmesi gibi.
Evliliğin bir uyumlanma süreci olduğundan bahsettik. O zaman şunu da eklemeliyiz ki, evlilikte uyumlanmanın yolu, beceri geliştirmekten geçer. Düne kadar kendi hayat becerilerimize sahiptik ama bu yeni sözleşmemizle beraber yeni becerilere ihtiyaç duyarız. Örneğin evleninceye kadar yemek yapmayı bilmeyen bir kadının yemek yapmayı öğrenmesi beceri geliştirmektir. Ya da evinde hiç iş yapmaya alıştırılmamış bir erkeğin yeni evinde iş öğrenmesi, beceri geliştirme adımlarıdır. Evde iş bölümünü sağlam oturtmak da yine bir beceri olarak alınabilir. Belki şunu sormak istersiniz: Beceri geliştirmek zorunda mıyız? Buna cevabım evet olacaktır. Beceri geliştirmediğimiz her alanımız, özellikle evliliklerimizde, bize sorun olarak dönecektir. Çünkü beceri geliştirerek dengeye otururuz, sadece evliliklerimiz için de değil. Hangi alanımızda sorun yaşıyorsak orada bir denge kaybı söz konusudur.
Bu süreci sağlıklı olarak oturturken en çok dikkat etmemiz gerekenlerden biri de, kurduğumuz iletişim. Öyle bir iletişim dilimiz olmalı ki, arkadaşlığa dayalı her şeyi paylaşıp konuşabildiğimiz bir dil. Evet sevgili dostlar eşimizle arkadaş olabilmek. Aşkın o büyülü rüzgarı geçtiğinde bizi bir arada tutacak olan arkadaşlığımızı dönüştüreceğimiz sevgi olacaktır. Danışmalarımda: ‘’Biz evliyiz hocam, ne arkadaşlığı. ‘’ cümlesini çok duyarım. Ama onlara ilk arkadaş olabildikleri dönemlerini hatırlattığımda özlemle anlattıklarını da gözlemlerim. Düşünsenize daha çocukluğumuzda başlarız arkadaş edinmeye. Oyuncaklarımızı paylaşır, biraz büyüyünce sırdaş yaparız onları. Kimseyle paylaşamadığımız duygularımızı arkadaşlarımızla gerçek arkadaşlarımızla paylaşırız. Eşimizin de en yakın arkadaşımız olması hayatı kolaylaştırıcı bir unsurdur diye düşünüyorum.
Burada bir de hayata hangi pencerelerden baktığımızı konuşmamız gerekir. Çünkü en çok çatışma inanç kalıplarımızda meydana gelir. İki farklı ailenin iki farklı bireyi yeni bir yapılanma oluşturuyor ve herkes kendi düşünce kalıplarını yüklenip geliyor. Burada da karşımıza empatik uyumlanma süreci çıkıyor. Farklılıklarımızın farkına varmak ve bunu anlamaya çalışmak. Sizin için iyi olan eşiniz için iyi olmayabilir. Örneğin sizin için çok önemli bir durum kişinin o an birincil önceliği olmayabilir. Eğer kendimize şu soruyu sorabiliyorsak: ne oldu da şu an eşimden istediğim tepkiyi alamadım? Önemli bir sorudur böylece değersizlik duygusunu yaşamadan toparlama şansı elde ederiz. O zaman net olma kavramı çıkıyor karşımıza. Dizilerde gördüğümüz gibi değil de yalansız dolansız net bir iletişime ihtiyacımız var.
Buraya kadar vurguladığımız bütün unsurlar, karşılıklı bir uyum sürecine oturursa denge oluşur tabi ki. Kendinizken bir dengeniz vardı, artık iki kişiyken hatta çocukların da devreye girdiği bir süreçte çoklu bir dengeye ihtiyaç duyarız. Burada Aziz Nesin’in muhteşem oyununu hatırlamadan geçemeyeceğim: ‘’Tut Elimden Rovni’’ 1970 yılında kaleme aldığı bu oyun, akrobat bir çiftin evliliğini anlatır. Mela ve Rovni bu evliliklerine devam mı edecekler yoksa ayrılacaklar mıdır? Aziz Nesin evlilikteki denge unsurunu bir akrobat çiftin gözünden anlatır bize. Birbirlerinin ellerini tutmadıkları an düşeceklerdir. Bırakıyorlarsa gösteri de sona erecektir. Oyunun bize verdiği ileti açıktır: Dengede evlilikler yaşamak ancak her iki tarafın da çabasıyla mümkün olur. Lütfen bunu unutmayalım. Mutlu evlilikler yaşanması dileğiyle.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.