Aysel Ateş Abdullazade
İlişkide mutluluk sırrı
Uyumlu yatak yoktur, uyumlu çiftler vardır. Aslında bütün mesele burada.
Kişilerin yakın ilişkide bulunduğu kişiye bağlanma davranışı eş uyumunu, ruhsal durumunu etkileyen önemli faktörlerden biridir.
İnsanın sürdürdüğü yaşamını anlamlandırabilmesinde ve bu süreç içinde kendini yeterince iyi hissedebilmesinde, yakın ilişkilerinden sağladığı doyum çok önemli bir etkendir. Bu durumun aksine yakın ilişkilerde yaşanan uzaklık ve yalnızlık durumu fiziksel ve ruhsal sağlık üzerinde önemli olumsuz etkilere neden olur. Kişiler önem verdikleri diğer insanlarla kurdukları yakınlık ya da uzaklık durumlarına göre farklılaşan, duygulanımlar ve zihinsel uyarımlar içindedirler. Bu uyarımlar, ilişkide güven ya da güvensizlik içinde olduklarını bildiren sinyaller gibi çalışır.
Bowlby, bağlanmanın beşikten mezara insan davranışının bir parçası olduğunu, bağlanma davranışsal sisteminin işlem ve dinamiklerinin nörobiyolojik temelinden dolayı aynı kaldığını belirtmiştir. Yetişkin bağlanma sürecinin davranış örüntülerini şu şekilde betimlemek mümkündür:
Güvenli Bağlanma: Güvenli bağlanmaya sahip bireyler, eşlerine kolaylıkla yaklaşabilirler ve onlara bağlı olmaktan da mutludurlar. Terkedilme ve insanların onlara onların istediğinden daha fazla yakınlaşmaları yönünde kaygıları yoktur. Uzun süreli ilişkiler kurar, özellikle eşlerle uzun süreli yaşanan cinsellikten hoşlanırlar. Hem kendilerine hem de diğer insanlara duydukları saygı ve güven yüksektir. Stres altındayken sosyal destek ararlar.
Kaygılı/Kararsız Bağlanma: Güvenli bağlanmaya göre daha olumsuz öğeler içeren bağlanma tarzı ise kaygılı bağlanmadır. Bu bağlanma tarzına sahip bireyler, çoğunlukla, eşlerine onların olduğundan daha fazla oranda yakınlaşma ihtiyacındadırlar. Bununla birlikte, eşlerini de kendilerine yeterince yakın olmamakla suçlarlar. Terk edilme korkusu bu bağlanma tarzının en belirgin özelliklerindendir. İlişkileri, derin bir biçimde yaşanmakla birlikte kısa sürelidir. Bir kayıp sonrası (ayrılma, terk edilme ya da ölüm) yoğun bir acı duyarlar. Kendilerine duydukları saygı değişkenlik gösterir. Romantik ilişkilerinde kıskançlık ve güvensizlik gösterirler. Kişiler arası ilişkilerde yoğun bir öfke yasarlar, ayrılık ve ölüm korkusu baskındır. Yoğun bir biçimde eşlerine odaklıdırlar, eşlerini kontrol etmeye yönelik davranışlarda bulunurlar. Genel olarak değerlendirildiğinde, kaygılı/kararsız bağlanma tarzına sahip bireylerin yakın ilişkilerindeki doyumun düşük olduğu düşünülebilir.
Kaçınan Bağlanma: Kaçınan bağlanma tarzına sahip bireyler, eşlerine güven duymazlar, insanların kendilerine bağlanmış olduğu duygusu gerginlik yaratır, ilişkilerine son derece sınırlı oranda duygusal yatırım yaparlar. Kendileri stres altındayken yalnız kalmayı tercih ederler bununla birlikte eşleri stres altındayken de onlardan uzaklaşma eğilimi gösterirler. Özellikle olumsuz duygular yaşadıkları anlarda, olayı/kişiyi “umursamayarak/önemsemeyerek, inkar ederek” ya da “bastırarak” başa çıkarlar. Her türlü sosyal ilişkiyi “sıkıcı” ve “gereksiz” bulurlar. Ancak bu bakış açısı, gerçeği yansıtmanın ötesinde sadece bir görünümdür. Bir başka deyişle savunma mekanizmasıdır. Kaçınan bireyler kendilerini “kimsenin yardımına ihtiyaç duymayan, ayakları yere sağlam basan, güçlü“ vb. bireyler olarak “sunarlar”
Romantik ilişkiler özellikle evlilik, pek çok kimse için yetişkinlikte en önemli kişilerarası ilişkidir. Evlilik, karşı cinsten iki kişinin birlikte yasamak, yaşantıları paylaşmak, çocuk yapmak ve yetiştirmek gibi amaçlarla yaptıkları bir sözleşmedir. Evlilikte her iki tarafın da doyum sağlaması, uyumlu bir birliktelik yaşanması beklenir. Ancak insan yaşamının çok önemli bir boyutunu oluşturan evlilikte yaşanan sıkıntıların, uyumsuzlukların, kişilerin ruh sağlığını doğrudan etkilediği görülmektedir.
Kadının kaygılı ve erkeğin kaçınan olduğu ilişkiler, çok doyumlu ilişkiler olarak belirtilmezler.
Uyum, yukarıda bahs ettiğimiz notların insanlar için anlayışla birleşimidir. Bir insanla yakınlık derecesine göre uyum testi yapmak, ondan sonra birlikteliğe karar vermek gerekmektedir. Bu, hem toplumda ayrılmaların ve mutsuzluğun azalmasını, hem de birey olarak insanların bir birini ve kendini iyi tanımasını sağlamaktadır. Çiftlerde uyum dedikde zihniyet, bakış açısı, görüş farklılığı ve ya benzerliği, zeka, olaylara yakın düşüncelerle yaklaşma ve birlikde saatleri mutlu şekilde geçirebilme faktörleri esastır. Çünkü insanlar yaşlanınca bir evin altında en çok geçirilen saatleri sayacaktır.
Uyum, iki kişinin sadece mutluluk ölçümüdür!