Sevgili Canlar,

Büyük Türkiye Cumhuriyeti’nin yüce zaferlerinden biri olan 30 Ağustos Zafer bayramını gönülden kutladığımız ve mevcudiyetimizin mihenk taşı olan ulu önder gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü saygıyla andığımız bu günlerde bazen komşuluk hatırına sevgi ile baktığımız bazen de haddini aşan fiillerde bulunduğu için kızdığımız yunan devletiyle yine karşı karşıya geldiğimiz bir dönemdeyiz.

Peki her defasında cılız haliyle Avrupa ülkelerine güvenerek ve korkak tavır sergileyerek haddini aşan bu ülke ile başlıca sorunlarımız nedir diye kısa olarak anlatmak istiyorum.

Kıta sahanlığı: Yunanistan'a göre, Türkiye ile hukuki tek anlaşmazlık kıta sahanlığı konusunda, diğer konular ise kıta sahanlığı probleminin bir devamı. Atina, Ege'de kendisine ait ada, kayalık vs. uluslararası hukuk çerçevesinde kıta sahanlığına sahip olduğunu ve sorunun çözülmesi için Lahey Adalet Divanı'na gidilmesini istiyor. Türkiye ise, anakarasına yakın formasyonların Türkiye'nin coğrafi devamı olduklarından hareketle, kıta sahanlığının ikili müzakerelerle belirlenmesini istiyor.

Hava sahası: Yunanistan 1932'de Ege'deki hava sahasını 6 milden 10 mile genişletince hava sahası sınırları Türkiye ile anlaşmazlık konusu oldu. Türkiye ve NATO ülkeleri, hava sahası genişliğini, karasuları kadar, yani 6 mil olarak tanıyor. Atina, Ege'de Türk savaş uçaklarının 6-10 mil arasında kalan bölgedeki uçuşlarını ise ihlal sayıyor.

Karasuları: Türkiye, Ege'deki karasularının genişliği 6'şar mil olduğunu savunurken Yunanistan ise 12 mil olduğu iddiasında. Yunanistan Uluslararası Deniz Hukuku Sözleşmesi'ne (1982) dayanarak, karasularını Ege'de 12 mile genişletme hakkına sahip olduğu iddiasında. Türkiye ise bunu savaş sebebi sayıyor. Türkiye, Ege'nin özel şartlara haiz bir yarı kapalı deniz olduğunu, Yunanistan'ın dayandığı sözleşmenin açık denizler için geçerli olduğunu söylüyor.

Adaların silahlanması: Yunanistan, Limni ve Semadirek adalarını, 1936 tarihli Montrö Antlaşması'na dayandığı savıyla silahlandırdı. Türkiye, bu anlaşmanın bu adaları kapsamadığını ve 1923 Lozan Antlaşması gereğince silahsız olmaları gerektiğini savunuyor.
 
Bunların haricinde azınlıklar vs vs isteklerini de ardı ardına yineliyorlar.

Sevgili canlar şimdi gelelim bu Yunan devletinin aslında asıl niyetlerine çünkü yunan tarihte hiç bir zaman bileğinin gücüyle bizden bir şey alamadı.

Zamanında arkasına sığındığı ve köpekliğini yaptığı İtalya, İngiltere, Almanya şimdi de Fransa ve Mısırı dümen tutarak tekrar bir kemik kapma yarışındalar. Geçmişte Osmanlının 300 yıllık bir gerileme dönemi bunlar için fırsat olmuştu bugün ise dört bir yanda verdiğimiz bağımsızlık ve büyüme mücadelesine dayanamadıkları için bu tür eylemleri çoğaltarak devam ettiriyorlar. Bunlar bazen hadsiz açıklamalarla bazen de yeryüzünde sınanacak son ordu olan Türk ordusuyla girdikleri it dalaşları dediğimiz  kışkırtmalarla yapmaktadırlar.

Bu it dalaşı dedikleri olayı da gerçekten it gibi yapıyorlar. Her seferinde itliklerinin karşılığını itten değil de Bozkurttan alınca da mızmızlanıyorlar. Kuyruklarını kısıp kaçarken de feryadı figan ortalığa mesnetsiz veryansın ediyorlar.

Bizim bu komşumuz daima haşarı uslanmaz arsız velet gibi tekrarlayıp duruyorlar.

İt itliğinden bozkurt yiğitliğinden vazgeçmez komşucum siz siz olun biraz daha resmi görün diyoruz her seferinde ama nafile.Artık karşınızda dayatmalarla hareket edecek hasta bir ülke yok. Mustafa Kemalin alıp zıpkın gibi yaptığı gerektiğinde dünyaya meydan okuyabilecek yüreğe sahip güçlü bir Türkiye cumhuriyeti var ve bu ülkenin nefes alan her vatandaşı gerektiğinde bir ordudur bunu çok iyi öğrendiniz zamanında.

Son söz,

İt dalaşı yaparken dikkat edin nasıl ki it itlikten vazgeçmezse bozkurtta yiğitlikten vazgeçmez .Ayrıca itler soğuk suyu hiç sevmez maazallah bir gün düşüverirsiniz dedelerinizin yattığı Akdeniz ve Ege’ye.

Vesselam.