KANDIRILDIK EY HALKIM

Cumhurbaşkanından, başbakanına, muhalefet liderinden, genelkurmay başkanına, valisinden kaymakamına, hakiminden savcısına, askerinden polisine, sendikasından derneğine, iş adamından işçisine, ev hanımından öğretmenine, apartman yöneticisinden kapıcısına, galatasaraylısından fenerlisine, yerlisinden yabancısına, yedisinden yetmişine, hocasından talebesine, akıllısından delisine hepimiz kandırılmışız!

Hadi biz neyse de İ. Melih Gökçek bile kandırılmış(!) 
Tehlikenin farkında mısınız?

Kimine göre CİN’le , Kimine göre DİN’le , bana göre David Coppirfield’i kıskandıracak bir İLÜZYON yeteneğiyle kandırmışlar, işte. 
Kabak gibi ortada değil mi her şey?

Bakıyorum da, kandırılan yurdumun insanı perişan, nasıl kandığına hayret ediyor!

“Allah diyorlardı, ağlıyorlardı..” diyor. 
 
Çocukları analarından babalarından bile kopardılar.
Görünmez bir iple bir kendilerine bağladılar.
15 temmuz günü o ip ellerine ayaklarına dolandı.
Başaramadılar. 

“Ama çok güzel konuşuyordu” diye kandırıldığına inanmak istemeyen var. 

PEKİ NASIL –bu kadar kolay- KANDIRDILAR?

İnsanlar duymak istedikleri şeyleri duydukları zaman sorgusuz sualsiz inanmaya yatkındırlar. İnanmıyorsanız, bir falcıya gidin, size duymak istediklerinizi söylediğinde göreceksiniz ki hoşunuza gidecek. Ben inanmam ama yine de hobi olarak fal baktırırım bile diyebilirsiniz.

İnsan inanmakla ister, inanmaya eğilimlidir. Her defasında sorgulamak ve kafasını yormak istemez. Önüne çıkan her durumda, kolayca  bir karar alır. Önüne 2 yol çıksa, birinin doğru olduğuna inanır. Bir kere inandı mı da kendisiyle çelişmemek için inanmayı da sürdürmek ister. Çünkü, ne kadar kolay inanırsa, o kadar kolay da inanmayı sürdürmek konusunda eğilimlidir. 

Duymak istediğiniz şeyleri söyledi. İnanmak istiyordunuz ve inandınız. 

81 vilayetten 74’ünün EMNİYET MÜDÜRÜ cemaatçi diye görevden alınıyorsa,  kusura bakmayın ama bu aldanmada, kandırılmada,

MAĞDURUN RIZASI  var demektir.

Ha bir de kanmayanlar var. Onlar ne olacak derseniz. Ne bileyim ben???