Bir Tutam Manzara

Bir Tutam Manzara

KANLI GÜLLER

Bugün yönümü denize döndüm sana benzediği için. Ellerimde de bir demet kanlı gül. Sahilde seni bekliyorum, sıcak kumların üzerinde koşuşturan heyecanımla, denizin içerisinde yüzen kalbimle, havada uçuşan yüreğimle. Ellerimde de Kanlı Güller. Sonra sen göründün Avrupa Yakasından bize doğru yaklaşan sandalın sol köşesinde. Bu gün mavi bir elbise vardı üzerinde artık gökyüzü mü desem, deniz mi desem bilemedim. Saçların dalgalanıyordu rüzgârın sesiyle ve bir şarkı çaldı kulaklarımda aşka dair. Koskoca bir gün bitti senle, sekiz dakika gibi geldi bana. Artık haftaya Perşembe gününü iple çekeceğim zor olsa da...

Bu gün yönümü dağlara, taşlara döndüm senin gibi sert, haşin, arlı ve hırçın oldukları için. Ellerimde de kanlı güller demet demet. Seni beklemeye başladım soğuk kayaların beni ince ince ısıttığı zamanlarda, hafiften titreyen serin serin esen rüzgârlarda, gri bir renge bürünmüş, biraz korkutucu, biraz ürpertici bulutlarda. Ellerimde de kanlı güller. Sonra sen göründün koca çınarların arasından, tıpkı bir gül ağacının güzelliği gibi gönlüme. Bu günde bu orman gibi siyahlara bürünmüşsün artık matem mi desem, stem mi desem bilemedim. Gözlerinin içi gülüyordu adeta, tıpkı bir aşk şarkısı gibi sonra o şarkı kulaklarımda çınladı tüm gün ve gün bitti sekiz dakika gibi geldi bana. Şimdiden özledim seni artık haftaya Perşembeyi bekleyeceğim sabırla...

Bu gün yönümü güneşe döndüm senin gibi beni ısıttığı için. Ellerimde de kandan bir buket gül. Seni beklemeye başladım gökyüzünün derinliklerinde, kalplere dokunan sevgilerde, seni beklediğim her yerde. Ellerimde de kanlı güller. Sonra sen göründün Samanyolu’nun ince dar yollarında. Bu gün de üzerinde kırmızı bir elbise artık aşk mı desem, öfke mi desem bilemedim. Sözlerinden bal damlıyordu, şairlere ilham oluyordu bakışların. Sonra bir şarkı bestelendi senin için paslanmış kulaklara. Yine bir gün daha bitiyordu kollarında sekiz dakika gibi geldi bana. Haftaya Perşembe gününe kadar nasıl dayanacağım acaba.

Bu gün yönümü yıldızlara döndüm senin gibi parladıkları için. Ellerimde de sadece kanlı güller. Seni beklemeye başladım Zühre Yıldızı’nın küçük ama tatlı bahçesinde, belki de elimdeki uğur böcekleriyle, elbette ki sana olan sevgimle. Ellerimde de kanlı güller. Sonra sen göründün Seher Yıldızı’nın yanında sönük kaldığı bir güzellikle. Bu gün de yeşillenmiş gelmişsin artık bahar mı desem, cennet mi desem bilemedim. Bakışların dünyaya bedel hele bide o gözlerin şarkıları susturur, kulaklardan hiç eksik olmayan marşları durdurur. Seninle dururken günün bitmesi en acı durum sekiz dakika gibiydi yine. Keşke yarın da Perşembe olsa.

Bu gün yönümü herkesin çaresizce yattığı yere döndüm seni bana hatırlattığı için. Ellerimde de yine kanlı güller hem de bir sepet bir de çelenk. Seni bekliyorum içimde yaşayan hayallerimle, hayallerime konu olan senle, sende tutuklu mahkûm kalan benle. Ellerimde de kanlı güller. Sonra sen göründün uzaklardan epey bir kalabalıkla. Bu gün de beyaz bir elbise var üzerinde artık kefen mi desem, gelinlik mi desem bilemedim. Saçların ve gözlerin hiç bu kadar güzel görünmedi gözlerime, birden bire bir şarkı çaldı içimde sağır kulaklara aşka dair cümlelerle. Gün bitti sekiz dakika gibi geldi bana yine gelişin, şunun şurasında ne kaldı ki Perşembe gününe.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.