Elif Topaloğlu
Kapadokya’dan Adana’ya Konya’dan Dünya’ya bir yolculuk röportajı
Tasavvufu sevdiren ve halkın gözünde mor yelekli adam diye sevilen Sinan Yağmur ile Kapadokya’da Uçhisar’da röportaj için bir araya geldik. Biz sizin adınıza sorduk o aşkın hatırına cevap verdi.
Sinan Yağmur Kapadokya coğrafyasında doğmuş bir yazar rüyasında gördüğü Mevlâna mesajından sonra 35 yıldır Konya’da yaşıyor. 2010 yılında yazdığı ilk romanı ile biranda ülkemizin ilgi odağı oldu bir öğretmen ve bir aşk yolcusu. Sinan Bey, ilk romanınız Aşkın gözyaşları Tebrizli Şems kitabının birçok hikayesini hatırasını ve okuyanlara dokunuşunu biliyoruz. Son 10 yıldır hala en çok okunan kitapların başında geliyor kitabınız adeta ilklerin kitabı oldu, 14 dile çevrildi, şiir albümü oldu, şarkı albümü oldu, tiyatroya uyarlandı ve sina filmine çevriliyor. Korsanı ile birlikte milyonlarca satıldı, şimdi bütün bu gerçekler karşısında 10 yıl sonra siz hala bir rüya içinde rüyada gibi misiniz?
Elif Hanım, hattı zatında adına ömür dediğimiz hayat yolu, hayalden hakikate giden rüyalar içinde bir rüya değimlidir? Evet bazen bu soruyu bende kendime soruyorum ama Sinan Yağmur’un kendisine sorduğu bu soruyu içindeki Şems cevaplıyor: “Ey insan hayat tıpkı uyurken değil uyanıkken gördüğün bir rüyadır, Allah dilerse kişinin işini muhallebi yerken kırar dişini, Allah dilerse kişinin işini mermer taşa geçirir dişini.” Mesele dişte değil iştedir, Rabbim ol demeyince de hiçbir rüya, hiçbir hayal, hiçbir gayret, o iş haline dönüşmez. Aşkın Gözyaşları Tebrizli Şems kitabının milyonlarca kişi tarafından okunmasının nasibi önce Allah’ın nusreti sonra halkımızın desteği ile olmuştur. Her şeyin bir kaderi vardır bu kitabın kaderi de işte bu yolculuktur. Bazı rüyalar vardır uyandığımızda her ayrıntısını hatırlarız, bazen de aynı gecede iki üç tane rüya görürüz ama hiçbir anını hatırlamayız. Buradaki fark hafıza değil, hatır bilme farkıdır. Şems’in kaderi bu kitabın doğuşunda büyümesinde ve gönüllerde yer almasında yansıdı.10 yıl öncede böyleydi bugünde böyle.
Sinan Bey, Türk ve Dünya edebiyatında yine bir ilki yaptınız, ilk kez bir kitabın “Kalem arkası” olarak ikinci kitabı yazdınız, yani iç içe iki kitap. Neden kalem arkası?
“Dizi ve sinema filmlerinin kamera arkası dediğimiz görmediğimiz bilmediğimiz çekim hikayeleri vardır, bizler seyrettiğimiz bir filmde ekrana veya perdeye yansıyan tarafını görürüz. Oysa geri planda o filmin çekimindeki yaşanılanlar sıkıntılar, süreçler ve duygular… İşte bunlardan haberimiz yoktur, aslında gerçek hikâye kamera arkasında kalmıştır, edebiyatta da yazılan kitapların hem yazım sürecinde, hem de yayın sonrasında yaşanan okumadığımız bilmediğimiz nice hatıralar vardır. Bizler yazarın duygu dünyasında aktardığı kadarıyla duygulanırız adeta bir anlamda yazarın kaleminin ucundan akanları okuruz da kalbinin ve zihnin gerisinde olanları bilemeyiz. Sizin de söylediğiniz gibi Aşkın Gözyaşları Tebrizli Şems ilklerin kitabıydı. İlk tasavvufi roman oldu.
Dünya edebiyatında ilk kez bir kitabın korsanı, orijinalinden kat kat yüksek satıldı. Kitabın orijinali üzeri 7 TL indirimli 5TL korsanları indirimsiz 12TL’ye,18TL’ye satıldı. Ve ilk kez bir kitabın kalem arkası yazıldı ve yazar o kitabı son romanı olarak ilan edip roman yazarlığını bıraktı. İlk roman Aşkın Gözyaşları Tebrizli Şems ile son romanı Aşkın Gözyaşları Şems/Murat Göğebakan arasında 16 roman daha yayınladım.
Neden son roman Murat Göğebakan ile noktalandı?
Çünkü Murat Göğebakan dostuma sözüm vardı. Bir gün dostum bana şöyle dedi; “Sinan Hoca, kimin kimden öleceğini Allah bilir, gel seninle bir anlaşma yapalım, eğer sen benden önce ölürsen ben senin için bir şarkı besteleyeceğim ve senin adına bir albüm yapacağım, şayet ben senden önce ölürsem sen benim hayatımı roman olarak yazacaksın hem de Şems ile birlikte. Söz mü?” Böylece kavilleştik, birbirimize verdiğimiz sözü tutmanın sırasıydı.3 Ağustos 2014 tarihinde onu Adana Buruk mezarlığına defnettiğimizde verdiğim sözü tutmak için o günden itibaren bu romanı yazmaya başladım. Araya bazı romanlarım girdi ve şöyle bir şey düşündüm, öyle bir tarihte bu romanı yazıp yayınlıyayım ki hem Şems kitabının 10. Yılı olsun hem de romanlarımın sonuncusu.
Bize kitabı biraz anlatsanız?
Yazan anlatmasın da okuyan anlasın diye kitaptan şu an bahsetmek istemiyorum.
Bu arada Sinan Bey çok ilginç bir şey yaşandı, son romanınızın çıktığı gün 6 Kasım 2020 Cuma sabahı kitap da geçen isimlerden Sema Bekmez (Murat Göğebakan’ın eski eşi aynı zamanda Murat Göğebakan kanser tedavisi görürken kendisinden 20 yaş genç bir erkeğe kaçan.) öldü, herkesin merak ettiği soru şu, Sema Bekmez böyle bir kitabın yazıldığından ve kendisi ile ilgili yazılanlardan haberi var mıydı?
Bu soruya cevabı ben değil, Manisa’da kitapçılık yapan Mehmet Ceylan cevap versin.
Mehmet Ceyhan: “Ağustos ayında Sema Pekmez telefonla beni aradı. Kendisi ve Murat Göğebakan 'ı terk edip kaçtığı Deniz Doğan Yiğit ile uzun yıllardır tanışır görüşürdük. Her İzmir'e gelişlerinde benim kitapçı dükkanıma uğrarlar yemek yer çay kahve içerdik. Sema Pekmez Sinan Yağmur'un Murat Göğebakan ile ilgili roman yazdığı haberini Petek Dinçöz'den duymuş. O da Sinan Yağmur'un instagramdan görmüş " Sema Aşkın Gözyaşları Şems kitabının yazarı aynı zamanda Murat Göğebakan'ın dostu Sinan Yağmur kitap yazıyormuş seni de kesin yazmıştır " demiş. Sema Pekmez benim Sinan Yağmur'u tanıdığımı onu birçok kez imza gününe çağırdığımı bildiği için beni aradı ve Sinan Yağmur'un telefon numarasını istedi. Ben ona " Sinan Yağmur hocama sormadan numarasını veremem dedim. 11 Eylül de Sinan Yağmur 'u aradım konuyu aktardım. O da " Mehmet seni severim ama Göğebakan ailesinin küs olduğu ve Hatice Göğebakan annemin affetmediği bir kadınla asla telefonda bile görüşmem sakın telefonumu verme" dedi. 24 Eylül de Sema Pekmez beni tekrar aradı kitapta Sinan Yağmur benden nasıl bahsetmiş lütfen öğren diye ısrar etti. I gün hocamı yine aradım. Sinan Yağmur " Herkes gibi Sema Pekmez de kitap çıkınca okur öğrenir. Ancak okuduğunda pişmanlık mahcubiyet duyacak. Murat Göğebakan a karşı öyle bir hicap duyacak. Ancak bu kadar bilgi verebilirim " dedi. Sinan Yağmur un söylediklerini aktardım. Sema bana " Mehmet en azından kitapta benimle ilgili kısımları fotokopi de olsa gönderse çok merak ediyorum" dedi. Sinan Yağmur dan bunu rica ettim. O da " Mehmet sana ancak Ekim ayında taslaktan fotokopi gönderirim dedi. 16 Ekim de görüştük Sinan Yağmur taslaktan fotokopiyi bana gönderdi ben de Sema Pekmez'e. 26 Ekim'de beni aradı Sema Pekmez. Telefonda hıçkırarak ağlıyordu. Kitap beni hem yaktı hem arındırdı. Hayatımın en ağır vicdan azabını yaşattı. Mahcup ve tövbekâr oldum. Oysa Murat bana ne kadar aşıkmış da ben kıymet bilmemişim. Hele umreye gittiğinde Kâbe'de sadece benim adıma dua okumuş Rabbim ben affettim sen de affet ayağına diken taş değmesin Sema kulunu bağışla " demiş. Kitabın taslağını okudukça eridim. Murat tam bir Mevlâna olmuş. Keşke ona bu acıları yaşarmasaydım. Söz Veriyorum Mehmet Ceylan söz bu kitap beni değiştirdi. Artık namaza başlayacağım ve her namazın sonunda Murat için sizler için dua edeceğim. Korona salgını bitsin ben de umreye gideceğim. Elimde bu Aşkın Gözyaşları Şems Murat Göğebakan kitabıyla tavaf edeceğim. Sinan Yağmura selam söyle ben kendimi yazsam böyle güzel yazamazdım. Sürekli Murat'a onu affet diye tavsiye etmiş. Mehmet senden ricam kitap çıkınca bana 50 tane gönder ücretini havale ederim " dedi. Ben de " Sema abla n’apacaksın 50 kitabı? " diye sordum şaşırdım. O dedi ki Özge Ulusoy a Petek Dinçöz'e Hamiyet'e dostlarıma hediye edeceğim. Bu kitap bambaşka. Hem ağladım hem hafifledim. Dedi. Ben ona " Sinan Yağmur a selamını söylerim Kitap 6 Kasım'da çıkacak sana 9 Kasım gibi gönderirim.
6 Kasım gecesi kitabın çıktığını öğrendim. Ertesi 7 Kasım Cuma saat 11.30’da aradım kitabın çıktığını haber vermek için. Telefona çıkan bir başka bayan sesiydi. Sema Pekmez sabah şeker koması nedeniyle vefat etti. Dedi. Söz bitti. Sustum dondum kaldım.”
Doğru anladıysam siz yazarlığı değil roman yazmayı bıraktınız ve finali de Aşkın Gözyaşları Şems /Murat Göğebakan romanı ile yaptınız bunu da kamuoyuna duyurdunuz @sinanyagmurofficial instagram hesabınızdan. Peki bundan sonra ne yazacaksınız.
Bundan sonra çocukların ve gençlerin yüreklerine dokunmak onlara dinimizi, millî değerlerimizi ve manevi önderlerimizi tanıtmak ve sevdirmek için öykü, hikâye ve masal kitapları yazacağım.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.