Banu Pirinçcioğlu
KARAMEL
Bugün size Karamel'i anlatacağım. Güzel bir pazar gününde, sıcacık umut veren hikayesiyle Karamel.
Şu sosyal medyadan bir yanımla nefret etsem de diğer yanım ona çok şey borçlu.
Özellikle birşeyleri duyurmak için, uyuyan insanları uyandırmak için güzel bir platform.
Sosyal medya olmasaydı, terk edilen köpeklerden haberimiz olmazdı. Terk edilenleri bilip de kurtarma şansımız olmazdı.
Karamel'i bir gece vakti gördüm. Yatmaya hazırlanırken son bir sosyal medya gezintisi yaptığım anda. Hem kör hem sağır ve sokakta bir köpek diye paylaşılmış bir haber. Manisa'da üstelik, çok yakınımda. Kalbim sıkıştı, uykum kaçtı gitti.
İlan sahibini aradım saate bile bakmadan.
Hikayesini dinledim önce.
Uzun zamandır ona sokakta bakan gönüllü annesi sevgili Banu Çavuşoğlu anlattı.
Kimseye zararı olmayan bu masum kız sokakta kafasına darbe alıyor. Öyle bir darbe ki, gözleri kör kulakları da göze bağlı sağır oluyor.
Şimdi bir düşünün, sokağın ortasında, görmüyor ve duymuyorsunuz. Bir gecede hayatınız kararıp bütün sesler susuyor. Ne yaparsınız?
Karamel donup kalıyor. Kıpırdamıyor, yürümüyor öylece kalıyor. Bir kulübesi var, ona girip kendini kapatıyor. Korkudan ölüyor Karamel. Kuyruğunu karnına kadar çekip kıstırıyor ve öyle duruyor.
Onun resimlerini görüp etkilenmemek için taş olmak lazım.
Gönüllü annesi Banu onu böyle bırakmıyor elbette. Kaptığı gibi bir kliniğe götürüyor. Ancak umut yok deniyor. Hatta kanser büyük ihtimal deyip parça alalım bakalım diyorlar.
Umutsuz şekilde ilan açıyor. Birisi bahçesine alsın koysun bari diye.
Ben bahçeyle tatmin olmuyorum. Ona ev lazım, sıcacık güvenli bir ortam lazım.
Gecenin bir saati hemen ilanları hazırlıyorum. Gece boyunca ilanlar dönüyor.
Ertesi sabah birisi arıyor. Arayanın Karamelin meleği olduğunu konuşmanın ilk beş dakikasında anlıyorum gerçi.
Uzun uzun konuşuyoruz. Engelli bir cana bakmak istediğini söyleyen harika bir genç hanımefendi Kübra.
Ona ışık olurum, onun gözleri olurum onu hiç bırakmam diyor.
Telefonu kapatıp sevinçten ağlıyorum. Çok kolay olmadı mı sanki? Yok olmaz, illaki vazgeçecek diyor aklımın bir tarafı.
Evin bahçesinin resimlerini istemiştim, telefonu kapatıp onlarca resim gönderiyor. Hatta İstanbul'un en iyi göz doktorunu araştırıp bulmuş bile. Ona götüreceğini de söylüyor.
Düşünecek başka şey kalmıyor bize.
Gönüllü annesi Banu ile konuşuyorum. Sonuçta onun çocuğu sayılır. Kararı o verecek.
O da çok mutlu oluyor ve Karamel' in yolculuğu başlıyor. İki gün içinde yola çıkacak.
Buz gibi soğuk kış günü içimiz ısınıyor.
Karamel araca binip İstanbul'un yolunu tutuyor.
Heyecanlıyız, akşamı iple çekiyoruz.
Nakili yapan arkadaşımız Karamel'i teslim ederken bir video gönderiyor bana. Yeni annesi Kübra ona sarılmış ağlıyor. Ben dururmuyum, ben de burada başlıyorum ağlamaya.
Peri masalı burada bitmiyor.
Annesi onun için seferber oluyor, tıpkı söz verdiği gibi.
İstanbul'un en iyi göz hekimine gidiyorlar. Umut var, yaşasın!
Önce ilaç tedavisi başlıyor.
Zamanla ilaca cevap veriyor Karamel. Boş boş bakarken artık daha görerek bakmaya başlıyor. Hareketleri görmeye başlıyor. Belki evet yüzde yüz görmeyecek hiçbir zaman. Ama birşeyler var artık görüntüsünde.
İlaç tedavisi bitince operasyonu da gerçekleşiyor. Şu anda yüzde on gibi duyuyor kulakları. Yüzde on, sıfırdan daha iyidir değil mi?
Karamel hiç görmeyebilirdi, duymayabilirdi de. Aynı gittiği gibi kalabilirdi. Bu onun sevilmesine ve sevmesine engel olmazdı.
Aralık başında gitti Karamel. Altı ay geçti.
Sanki bir ömür geçmiş gibi değişti ama.
Gittikten bir ay sonra gelen fotoğrafları da muhteşemdi. O korkan, üzgün suratlı çocuk gitmişti çoktan. Yerine, kendine güvenen, sevilen ve sevildiğinin farkında olan mutlu bir çocuk gelmişti.
Karamel gibi yüzlerce can var sokakta. Bir hayvanseverseniz eğer ki, detaylara takılmazsınız. Kör olması, sakat olması size bir yük getirmez.
Cins de cins diye tutturduğunuz onlarca köpekten hiç farkı olmaz sevgisinin. Üstelik yanında bonusu da var. Gözleri siz olacağınız için size normalin çok daha üstünde sevgiyle bağlanacak.
Lütfen bir cana ışık olun sizde.
Barınaklara gidebilirsiniz. Yok uğraşamam oralarda derseniz derneklere ulaşabilirsiniz. Bana da ulaşabilirsiniz.
Bir canlının yüzünü güldürmek kadar güzel hissettiren başka bir duygu olmadığına yemin edebilirim.
Siz de kendi mutlu sonlu hikayenizi yazabilirsiniz.
Bugün o gün olsun mu?