Banu Pirinçcioğlu
KARŞIYAKA
Sevdiklerimizi, beğendiklerimizi alkışladığımız gibi eleştirebiliriz de. Yanlışı söyleriz, hatayı gösteririz. Bunları yapmak bizi karşı tarafa düşman yapmaz.
Normali budur tabii. Aslında olan, eleştirdiğin kişinin, makamın senin onu düşman bellediğini zannetmesi.
Teşekkür ediyorsun, aferin diyorsun, senden iyisi yok.
Eleştiriyorsun, artık düşman hattındasın.
İyi geçineyim de işim düşünce işim görülsün zihniyetine sahip bir milletiz. Herkesle iyi olayım da, etli sütlü benden uzak dursun da, benim işlerim yürüsün. Ne alâ ne alâ.
O işler benim işlerim değil. Ne işimde ne özelimde hiçbir zaman politika bilmedim.
Doğruya, doğruysa doğru, yanlışa da yanlışsa yanlış dedim.
Bu beni kavgacı yapmaz, geçimsiz hiç yapmaz.
Bu beni doğrucu yapar.
Şimdi anlatacağım doğrular da benim doğrularım değil, hepimizin doğrusu.
Örnekköy'den başlayalım.
Tam bir sene önce bir hayal kurduk arkadaşlarımla.
Karşıyaka Örnekköy rehabilitasyon merkezindeki eksikleri nasıl gideririz dedik. Dış alanlar, aşırı rüzgarlı, korunaksız, iç alanlar buz gibi, metalden yataklar, eğimi yanlış verilmiş su giderleri nedeniyle ıslak kalan yerler. Projeler çizildi, rakamlar ortaya çıktı. 250 bin gibi bir paraya ihtiyaç var. Belediye yapsın diyoruz ama yok diyorlar, o rakam çıkmaz. İyi o halde, çıkalım sponsor arayalım diyoruz. Kapı kapı geziyoruz. Çaldığımız kapılardan birisi belediye başkanından resmi bir yazı gelsin hemen verelim diyorlar. Merkezimiz için ihtiyaçımız olan rakam aşağıdaki gibidir, desteklerinizi rica ederiz, imza kaşe. Bitti, bu kadar.
Buna sıcak bakılmıyor.
Karşıyaka Belediye Başkanı Cemil Tugay'dan randevu istiyoruz bu sefer. Derdimizi anlatalım, sponsorluğu başlatalım.
Görüşmemiz sırasında bütçenin yeterli olduğunu, yarısından fazla bir rakamı karşılamakta sıkıntı olmayacağını söylüyor. Pek seviniyoruz.
Sağ olsun bizi veteriner işleri müdürüne yönlendiriyor.
Hemen gidiyoruz oraya bir heves.
Ama o diyor ki, olmaz.
Belediye böyle bir meblağ karşılamaz, sponsor gerekli.
Yüzlerimiz düşüyor ama yılmıyoruz.
Kapı kapı gezip sponsor aramaya başlıyoruz ve sonunda buluyoruz.
Hem de bütün rakamı üstlenen sponsor.
Sevinçten uça uça çıkıyoruz.
Yapılacak işlemler, içerdeki alanlara yerden ısıtma sistemi kurulacak ve dışardaki alanlar Boardex ile kaplanacak.
Sponsorumuz söz verdiği rakamı tedarikçilere peşinen ödüyor.
Isıtma sistemi bir dargın bir barışık şekilde çalışıyor ama olsun.
Boardexler getirilip takılıyor.
Bu noktadan sonrasını belediyenin ekipleri yapacak. Artık bir zahmet...
Dış cephe astarı ve boyaması yapılacak ki sağlam kalsın.
Gel gör ki belediyenin ekipleri her işe organize olurken bu işe bir türlü olamıyor. Defalarca ziyarete gidiyoruz ama hala bir adım ilerleme yok.
Veteriner işleri müdürü muhatabımız. Soruyoruz, ekipleri bekliyoruz diyor. Ekipler uzaya malzeme mi götürdü, neredeler merak ediyoruz.
Aslında o ekipleri biliyorum ben. Sabahtan gelirler, konser alanını kurarlar, akşam da aynı şekilde söküp giderler. Başarılı bir ekip.
Ama nedense barınak işi onlara "iş" gibi görünmüyor.
Aylar geçti, mevsimler değişti, gelen giden olmadı.
Sormaya devam ettik. Ekipler nerede? Cevap yok.
Ekipler nerede? Cevap yok.
...
Bugün itibariyle bir sene oldu.
Aslında bir günde bitirilecek bir işti bu. Olmadı.
Çünkü barınak bir iş olarak görülmüyor. Hayvanlar önemsenmiyor.
Ve daha da önemlisi, sponsorumuz kocaman bir teşekkürü hak ettiği halde ne arayan ne soran olmadı.
Ben belediye olsaydım ve benim bir kurumum için böylesine büyük bir destek verenim olsaydı, yerlere göklere sığdıramazdım.
Bir plaket, bir ziyaret, bir telefon, maalesef hiçbiri yok.
Ve yine barınak ziyaretlerimizde yıllardır çapa görmemiş bir alan görüyoruz. Kapısında " köpek gezdirme alanı" yazıyor. Ama orada daha gezebilen köpek olmadı. Çünkü orası bir nevi Arizona kırsalı olmuş. Otlar birbirine karışmış, bakımsız,garip atıl bir yer.
Halbuki yapılacak iş çok basit. Ayda bir kere bir ekip gelip otları biçecek, oraya bir sulama sistemi yapılacak. Bu kadar.
Ama yapılmıyor, çünkü hayvanlar önemsenmiyor.
Aksini iddia edebilir misiniz? Bu tabloyla aksi iddia edilirse komik olur.
Yine alkış yapmayı seven başlardan sesler duyacağım biliyorum. Diyecekler ki, çok daha kötü belediyeler var, yine buraya şükür de.
İşte hep aynı mantık. Daha kötüsü var, o yüzden sus ve sesini çıkarma.
Ben de diyorum ki, daha iyisi olmalı. Çünkü bu iyi değil. Bu yapılan sadece yapılması gerekenin onda ikisi.
Siz önce bir iyiye ulaşın, sonra eleştiri gelirse bakarız.
Bana sürekli mesaj geliyor belediyeden.
Şu şenlik var davetlisiniz, bu konser var buyrun gelin. Etkinlikler, arka arkaya devam ediyor.
Ekip tamam, bütçe uygun. Neden hayvan rehabilitasyon merkezi üvey çocuk muamelesi görüyor?
Neden ilaçlar yetersiz? Kedileri özele yaşıyoruz.
Antibiyotik bitiyor, alınmıyor, neden peki?
Hayvan diye mi?
Bir telefon geliyor raporsuz, ispatsız gidip köpek alınıyor. Sesimiz çıkıyor, hakkını aramaya çıkıyoruz da ancak o zaman serbest kalıyor. Isırma raporundan eser yok.
Kanunda öyle bir madde var mı? Ben öyle bir madde bilmiyorum.
"Telefon edip şikayet eden kişinin sözüne itibar edilerek köpek alınabilir, sebebsiz ve süresiz kapatılabilir. "
Bu madde kaçıncı madde?
Kurak ve sıcak bir yaz daha geçti. Defalarca istedik, sahil boyunca suluk koyulmadı gitti. Kedilere, köpeklere, kuşlara bizler su taşıdık. Görülmüş şey değil. Medeniyet buysa medeniyetsizlik nasıl olur bilmek istemiyorum.
Sokaklarda kediler çılgınca ürüyor. Randevu diyoruz, doluyuz deniyor. Toplu kısırlaşmaya gelin diyoruz, ancak üç ay sonra olur deniyor. Üç ay içinde 50 kedi oluyor 100 kedi.
Ben mecbur muyum cebimden para ödeyip kısırlaştırma yapmaya?
Hiç memnun değilim olanlardan.
Hiç kimse değil.
Ben bizzat şahit olduklarımı, yaşadıklarımı dile gerildim. Her kelimesinin arkasındayım.
Herkesin çokça şikayeti var. Yazmaya kalksam günlerce yazarım.
Hayvan seviyormuş gibi yapıp aslında hiç umursamayan bir belediye burası.
Hatalar görülüp düzeltilirse her bir detayıyla birlikte onu da yazarım.
Buna çok inancım olmasa da...