Ali EYCE
KATİLİN ADI ‘AŞK’ OLAMAZ!
Dün Türkiye yine yasa boğuldu, Şebnem Şirin’in yaşadığı olaydan dolayı. Daha doğrusu yaşamanın sona erdiği olaydan dolayı.
Sorsanız başı aşk, ortası aşk, sonu aşk.
Bu tiplerin kendilerini savunmalarını mahkeme salonlarında çok dinledim.
O kadar çok sevdiklerini söylerler ki, sanırsınız yaşatmak için ellerinden geleni yapacak tiplerdir.
O kadar çok hayaller kurduklarını söylerler ki, sanırsınız bir ömür boyu düşledikleri, istedikleri, yaşatacakları mutlu bir hayat vardır.
O kadar çok savunma yaparlar ki, sanırsınız ölen ölmeyi hak etmiş, yaşamalı öldürenler.
Hem cinslerimizin, erkeklerin özellikle akılları ile kalpleri arasındaki en büyük sorun bu.
Akıllarını kullanarak çalıştırdıkları kalplerini, yine akıllarını kullanarak durdurmayı, sakinleştirmeyi, rolantiye almayı beceremiyorlar.
Bir ilişkiye başlamak onlar için bir meydana savaşına çıkmak gibi.
Bir ilişkiye başlamak onlar için almak, vermek ve sahiplenmek gibi.
Karşısındaki insanın duygularının ve düşüncelerinin kendisiyle aynı olmaması onlar için, en büyük sorun.
Ölenin öldüğüyle kaldığı bir dünyada yaşamıyoruz, önce o konuda hemfikir olalım.
Bakmayın bir takım suni istatistiklerin, Türkiye’de hukukun üstünlüğünü bilmem kaçıncı sırada göstererek, Türkiye’de hukukun olmadığı tezini ortaya atmalarına.
Yıllarımı adliye koridorlarında, duruşma salonlarında geçirmiş birisi olarak net söylüyorum, yargılanır o cani, istediği savunmayı, istediği zaman diliminde, istediği delillerle destekleyerek yapmak özgürlüğünü de sahip.
Savunma hakkını kullanmakta hukukun üstünlüğü kısmına girer.
Yargının vereceği cevap net belli: Ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezası!
Sokak düşüncesiyle, ‘Kimse ömür boyu hapiste kalmıyor, ölen öldüğüyle kalıyor, çıkan da eninde sonunda çıkıyor cezaevinden’ diyenlerdenseniz bir açıklamayı daha ekleyeyim.
Ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezasının mutlak ve mutlak cezaevinde kalma süresi tam 36 yıldır.
Yani cezaevinde ne yaparsanız yapın, ne kadar ıslah olur, ne kadar iyi halde kalırsanız kalın 36 yıldan önce cezaevinden çıkmanız, hukuken mümkün değil.
Hikâyeler anlatıp ‘Çıktım. Çıktı’ diyenlere de inanmayın.
Bu genç cani arkadaşın yaşı 25, yani cezaevine girme yaşı 25. Üzerine 36 yıl koyun cezaevinden sağlığına dikkat eder, kendine iyi bakarsa çıktığında yaşı 61.
Bu rakamı da az, yetersiz bulup, 71, 81, 91 yaşında çıksın diyenlerinizi de duyar gibiyim.
Onu da şöyle izah edeyim.
Bırakın 36 yılı, 36 saat kendinizi evinizin bir odasına kapatın. Hiç dışarıya çıkmayın.
O zaman kesin 36 yılın rakamsal olarak daha yüksekleri olmasına rağmen, aslında çok ama çok ağır olduğunu anlarsınız.
Adaletin başladığı yer kalp değil, akıldır!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.