Pınar Yeşiltay Sevim
KAYGILARIMIZI NEDEN SEVERİZ?
Kaygı veren, endişe uyandıran düşüncelerimizi sever ve besleriz çünkü hiçbir şey yapmıyor olmaktansa problemlerimiz hakkında bir şeyler yapıyor olduğumuza inandırırız kendimizi.
Sözcük anlamına baktığımızda endişe, tasa, üzüntü olan kaygılarımıza sıkı sıkı sarılır ve günlük rutinimizi, ruh sağlığımızı hatta fiziksel bütünlüğümüzü bile etkileyebilecek kadar sahipleniriz.
Genellikle sağlık, aile, para ya da iş gibi konularda eksik olan ya da istediğimiz gibi gitmediğini düşündüğümüz noktalara odaklanıp saplantılı bir şekilde hissettiğimiz üzüntü ve gelecekte düzelmeyeceğine ilişkin olumsuz beklentilerimiz bizi ve kaygımızı çok daha tamir edilmesi güç ve tedavi gerektiren noktalara ulaştırabilir. Bu nedenle “Yaygın Anksiyete-Kaygı Bozlukluğu” noktasına ulaşmadan önce kendimizi kontrol edebilmemiz önemlidir.
Özellikle kadınlarda ve çocuklarına ilişkin konularda sıklıkla rastlanan ve hem anneye hem de çocuğun gelişime zarar veren bir durumdur kaygı. Kaygılı annenin sağlıksız duygu durumu daha anne karnında iken bile bebeğe geçmekte ve bebekte tıpkı bir sünger gibi kaygıyı emerek suçluluk duygusu yaratmaktadır.
Upward Spiral- Yukarı Sarmal isimli Çalışmada ilginç nörobilim verilerine ulaşılmış ve özetleyecek olursak çalışmadan çıkarılacak ana tema:
“İşte beyin araştırmalarının söylediği sizi mutlu edecek şeyler :
“Neye minnettarım?” diye sorun. Yanıt yok mu? Önemli değil. Sadece araştırmak da yardımcı olacaktır.
Şu olumsuz duyguları etiketleyin. Bir isim verin ve beyniniz artık o kadar rahatsız olmayacak.
Karar verin. “Yeryüzünde verilen en iyi karar” yerine “yeterince iyi”yi kovalayın.
Kucaklaşma, kucaklaşma, kucaklaşma. Mesaj yazmayın – dokunun.” Bu gerçekten hayatınızda yukarı doğru bir mutluluk sarmalı başlatabilir. UCLA nöro bilim araştırmacısı Alex Korb şöyle açıklıyor:
“Her şey birbirine bağlı. Şükran uykuyu geliştirir. Uyku ağrıyı azaltır. Azalmış ağrı ruh halinizi iyileştirir. İyileşmiş ruh hali, kaygıyı azaltır, bu da odaklanmayı ve planlamayı geliştirir. Odaklanma ve planlama karar vermede yardımcı olur. Karar verme kaygıyı daha da azaltır ve eğlenceyi artırır. Zevk daha çok minnettar olmanızı sağlar ve bu da yukarı doğru sarmalın döngüsünü devam ettirir. Zevk aynı zamanda egzersiz yapmayı ve sosyal olmanızı sağlar ve bu da sizi daha da mutlu eder.”
Daha fazla şükran-minnet duyarak ve duygularımızı ifade ederek, olumlu ve olumsuz duygularımızı tanıyıp isimlendirerek, kendi koşullarımıza göre “yeterince iyi”ye odaklanarak ve insanlara dokunarak stresi, kaygıyı azaltabileceğimize dair ip uçları sunuyor nörobilimciler. Sizlere daha mutlu ve farkında, kaygıdan uzak bir hayat için önerilere kulak vermenizi tavsiye ederim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.