Ali EYCE
Kazanacak ile kaybedeceğin hali!
Mart seçimlerinin sonucuna kaldı 17 gün.
31 Mart akşamı, saat 10 gibi anya da belli olacak, Konya da.
Seçilenler, seçildiklerine sevinenlerle zafer kutlamaları yapacak. Seçilemeyenler ise seçilmediklerini öğrenince dağılan çevresinden uzakta yalnızlıkları yaşayacak.
Gazeteci olarak, her seçim takip eden birisi olarak bu sonuçları hep gördüm.
Gazeteci olarak toplumun hep önünde, onlara karşı sorumluluklarımızı yerine getirmeye çalışırken, bir adımda önlerinde durup, ne olacağını aslında önceden bilebilecek bir zekâya ve izlenime sahip olduk.
Ondandır, bir seçim atmosferinde aday siyasetçiler de, gazeteci gördüklerinde genel fikirlerini almayı, değerlendirmelerine almayı çok severler.
Onlar zekâmızı, gördüğümüzü ve bildiğimizi bilirler.
Çoğu zaman renk vermeyiz. Her adaya çalışmasını değerlendirerek, daha neler yapması gerektiğini hatırlatarak konuyu geçiştirmeyi de gazetecilik ustalığıyla beceririz.
E kolay değil, daha yolu varken, bir adaya ‘sen kaybedersin’ demek, onun çalışmasını engellemek, her şeyden önce insan olarak kabul edebileceğimiz şey değil.
Demokrasinin en çok var olmasını isteyen biz gazeteciler, yarışın olmasını, her adayın çalışmasını, demokrasi atmosferinin herkes tarafından yaşanmasını isteriz.
Ancak bazen, zıvanadan çıktığımız zamanlarda olmuyor değil.
Gazeteciler olarak bir masa etrafından toplaştığımızda, hangi adayın daha kazanmaya daha yakın olduğunu fikirlerimizi söyleyerek ortaya koyuyoruz.
Ama gazeteciler olarak bu aramızda bir konuşulan bir durum.
Bu seçimlerde de bunları çok konuştuk. Hatta önceki gün yine konuştuk, birkaç gazeteci arkadaşla sabah çaylarını içerken.
Bu seçimden çıkan kişisel değil ama genel bir sonucu sizlerle paylaşmamın seçimin sonucunu ilan etmek gibi bir şey olmadığını düşünüyorum.
Bu yorumumu kazananın kim olduğundan çok seçim atmosferinin değerlendirmek olarak alabilirsiniz.
Bu seçimleri diğer seçimlerden ayıran en büyük özellik, seçim reklamı çalışması oldu diyebilirim.
Daha önce ki, seçimlerde kazanma şansı hiç olmayan aday dahi sıkı bir reklam, afiş, ilan vs çalışması yapardı.
Bu seçimlerde, bunu kazanmaya yakın olanların yaptığını, kazanmayı aklından geçiren ama gönlünde hiç umudu olmayan adayların, sadece sosyal medya üzerinden adaylık çalışması yaptığını görüyoruz.
Basın organlarının sahipleriyle çalışmak için görüşen, sonra bu görüşmeyi havada bırakan adaylar, kazanamayacağım seçim için elimde, avucumda ne varsa niye kaybedeyim. Sadece seçime kaybedeyim düşüncesiyle hareket ettiklerinden, görüşme sonrası hiçbir çalışmaya da girmeyi tercih etmiyorlar.
Kaybetmeyi düşünen adayın en doğal hakkı bu.
Kaybedeceğim sadece başkanlık olsun diyen adayın en tabi düşüncesi bu.
Bu ben de seçim sonucuyla ilgili küçük bir tüyo.
Kimlerin kaybettiğini düşünerek seçim çalışmasını yaptığını da siz görmeyi bilin.
Gazeteler orada, televizyonlar şurada, internetler burada.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.