Dünya Korona Virüsü salgınıyla mücadele ediyor. 

Kimi ülkeler onar,  beşer, kimi ülkeler yüzler, binlerce insanını kaybediyor.

Virüsü yakalanan sayısı ise milyonlara yaklaştı.

Türkiye’de de aynı şeyler oluyor.

Gençler sokağa çıkmayın, yaşlılar sakın evden çıkmayın,  hastaneler korona dışında hizmet vermiyor,  şehirden şehire geçişler durduruldu.

Komşuluklar balkonlardan yapılabiliyor.

İşletmeler kapılarını açıp, buyurun diyemiyor.

Durum herkes için vahim.

Dün devletin başı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ‘bizbizeyeteriztürkiyem’ diye kampanya başlatıyor.

Amaç ekonomiyi ayakta tutabilmek, ekonomik ihtiyacı olanlara biraz daha fazla yardımcı olabilmek.

Dışardan boş almaktansa, içerden bağış almak en sağlam yol.

Hal böyle iken, gazeteci olarak mecburen dışarıları dolaşıyoruz ve ister istemez sosyal mesafeyi koruyarak insanlarla konuşuyoruz.

Önce korona diyenleri de duyuyoruz.

Önce para diyenleri de.

Ekonomik olarak dünya sarsıntı içindeyken, bir an önce salgından çıkıp, hayata normale dönmesini beklemekten başka bir çare ne bilim olarak, ne tıp olarak şu an mümkün görünmüyor.

Yani ekonomik sıkıntıyı çekmek için çok sağlam bir nedenimiz var,  sağlık!

Sosyal medya da evinde kal çağrısına uyup, eline cep telefonunu alıp, ‘Para da para’ diyenlerin yazdıkların görünce pes dememek için kendimi zor tutuyorum.

Pes demiyorum.

Hastane odasında, tavana bakarak, nefes almakta güçlük çekerek, ‘Yaşamak istiyorum’ dahi diyemeden gözyaşı dökmediğinizi düşünün.

Diyorum!