Tahir Yavuz
Koyun sürülerinde üreme sorunları
Koyun sürülerinde döl verimi ile ilgili sorunları öncelikle 2 bölümde ele alabiliriz. Birincisi koçlardan dolayı ortaya çıkan sorunlar, ikincisi koyunlardan dolayı ortaya çıkan sorunlar.
Sorunları ise birkaç başlık altında inceleyebiliriz.
1- Besleme
2- Stres
3- Enfeksiyonlar
4- Yaşlanma
5- Rahim (uterus=döl yatağı) ile ilgili sorunlar
6- Hormonlarla ilgili sorunlar.
Koyunlar, kuzey yarımküredeki bir ülke olarak, ülkemizde günlerin kısalması ile birlikte kızgınlık siklusuna girerler.
Bu dönemde sürüye koyun sayısına göre yeterli koç katılırsa, sağlıkla ilgili sorunlar yoksa uygun döl verimi sağlanır.
Ancak; bazen bu döngüye engel olan sorunlarla karşılaşıyoruz, ne yazık ki.
Koçlar içinde aşırı şişman olanlar yani yağlandırılmış koçlar sorun olabilir. Libido eksikliği, tecrübesizlik, koçlar arasındaki geçimsizlik, utangaç koçlar, aşık koçlar yani belli koyunlara ilgi gösteren koçlar sorun çıkartabilirler.
Stres zaten genel bir derttir. Aşırı sıcak, topallık, koçlarda ve koyunlarda zayıflık, sinekler ve parazitler engellerin başında gelir.
Koçlarda hernia (fıtık), testis uyuzu, testis yangıları (orchitis-epididymitis) engeller arasında yer alır.
Koyunlarda Brusella melitensis ne kadar tehlikeliyse koçlarda da Brusella ovis o kadar tehlikeli bir hal alabilir. Koyun pseudotüberkülozu ya da kazeöz lenfadenitis olarak bildiğimiz hastalığın etkeni Corynebacterium pseudotuberculosis testislere yerleşebilir.
Ayrıca Trueperella pyogenes, Histophilus somni, Histophilus ovis, Actinobacillus seminis gibi mikroorganizmalar testiste ve özellikle epididimiste (sperm transfer kanalı) yangılara sebep olabilir. Ayrıca; fitoöstrojenler (bitkilerde bulunan östrojenler) sperm motilitesinde ve üretiminde azalma oluşturabilir.
Östrojenik etkisi olan fitoöstrojenik bitkiler (coumestanlar) Medicago Sativa (karayonca, yonca, lucerne), Trifolium pratense (çayır üçgülü), Trifolium subterranium (yeraltı üçgülü), Trifolium repens (aküçgül, clover, beyaz yonca), Medicago littoralis (kum yoncası) olarak bilinen bitkilerdir. Bunların taze olarak tüketilmesi koyunlarda ve koçlarda sorunlar ortaya çıkarır.
Bunlara ek olarak bitkilerin mantar hastalıkları arasında yonca yaprak uyuzu olarak bilinen Pseudopezize medicaginis fitoöstrojenik etki gösterir. Çoğunlukla Rye grass bitkisine tutunan Nethyphodium coenophialum adı verilen fungus (mantar) toksik etkisiyle koçlarda ve koyunlarda düşük fertiliteye (döl verimi) sebep olur. Koçlarda çav derisinin yangısı (balanoposthitis) aşım sorunları yaratır. Yüksek protein içeren otların bulunduğu meralarda otlayan veya yonca ile beslenen koçlarda Corynebacterium renale adı verilen mikroorganizmanın ortaya çıkardığı üreaz (urease) enzimiyle çav derisi yangılanır. Ülserler meydana gelir. Koçlar aşım yapamaz.
Koyunları etkileyen sorunların başında aynı dertleri sayabiliriz. Besleme, stres, aşırı sıcak, kanda yüksek üre-nitrogen (BUN), fitoöstrojenler-mikotoksinler ve hastalıklar.
Ayrıca; eğer senkronizasyon (hormon vererek kızgınlığın toplulaştırılması) yapılıyorsa bu konudaki aksaklıkları da engeller listemize dahil edebiliriz.
Besleme konusunda aşırı zayıflık ile ilgili kondisyon düşüklüğü kesinlikle sorunların en önemlisidir. Ek olarak mineral-izmineral ve vitamin noksanlıklarını da sayabiliriz. Örneğin; fosfor, selenyum, bakır, iyot, mangan ve çinko eksiklikleri döl verimini kötü yönde etkiler. Tabii vitamin E ve A eksiklikleri ile selenyum eksiklikleri de önemli sorunlardır. Fakat ülkemizde yıllar içerisindeki tecrübelerle bu yöndeki önlemler alınmıştır. Ancak her şey bu kadarla bitmiyor. Hayvanların ihtiyaçları sadece A, E vitaminleri ve selenyumdan ibaret değil. Diğer ihtiyaçların da tamamlanmış olması gerekir.
Yukarıda sözünü ettiğimiz Coumestanların içerdiği Coumestrol aynı dışarıdan verilen 17 beta estradiol hormonu gibi etki yapar. Hormonel dengeyi altüst eder. Bu tip bitkiler taze yedirilmemeli, biçilip kurutulmuş olarak verilmelidir.
Koçlarda testis sorunları (epididimitis ve orchitis) oluşturan Brusella ovis koyunlar da bulaşıp yavru atmaya ve yeni doğan kuzuların ölümüme sebep olabilir.
Koyunların ateşli hastalıkları, özellikle kenelerle bulaştırılan hastalıklar, genel sağlığı ve döl verimini kötü yönden etkiler. Anaplazmoz ve babesiyöz kenelerle bulaştırılan ateşli hastalıklara örnektir.
Koyunların zayıflamasına yol açan hastalıklar, özellikle koyunlarda paratuberculosis (Johne’s disease) ve Maedi Visna döl verimine kötü yönde etki ederler.
Döl verimini etkileyen diğer hastalıklar Chlamydophilosis (Klamidya enfeksiyonu, enzootik abortus) ve toksoplazmoz’dur. Toksoplasmoz (toxoplasmosis) kedi dışkısıyla bulaşır. Enzootik abortus ise koyundan koyuna bulaşır. Her ikisi de tehlikeli hastalıklardır.
Koçlarda da koyunlarda da topallık ve vücut skorunun düşük olması döl veriminde düşüklüklerle karşımıza çıkacak olan sorunlardır.
Ayrıca koyunlarda mastitis de döl verimi sorunlarına yol açar.
Hastalıklar arasında bakteriyel olanlar dışında virüs enfeksiyonlarını da sayabiliriz. Örneğin; sınır hastalığı (border disease), Akabane.
Rahim yangıları (metritis, endometritis) döl tutmaya engel olur. Abortusa (düşüğe) yol açan bir çok mikroorganizma vardır. Örneğin; Koksiellosis, Salmonellosis, Leptospirosis.
Yabancı literatürde en çok söz edilen, insan hekimliğinde de büyük sorun oluşturan Ureaplasma parvum döl kayıpları bakımından önemli bir yer tutar. Granular vulvitis denen bir hastalığa yol açan Ureaplasma parvum (Ureaplasma urealyticum) dış genital organlardan başlayarak tüm döl yoluna yayılabilir.
Ureaplasma parvum rahim duvarına değil, yavrunun içinde olduğu yavru sularına (amniotik sıvıya) bulaşarak abortusa (yavru atmaya) sebep olur.
Ureaplasma enfeksiyonlarının kas içi eritromisin ile tedavisi mümkündür. Bazı yazarlar kas içi enjeksiyonun yanısıra intraamniotic olarak yani yavru suları içine de antibiyotik verilmesini öneriyorlar.
Koç katımı öncesi ve sonrasında ikişer hafta “Flushing” uygulaması döl verimine, aynı zamanda, ikizlik oranına olumlu etki yapar. Arpa, mineral, vitamin, izmineral takviyeleriyle Flushing yapılması en çok önerilen “döl verimini arttırıcı” yöntemdir.
Yukarıda sayılan her türlü engelin koruyucu hekimliği vardır.
Her hastalığın kendine özel koruyucu hekimliği olduğu gibi, tedavileri de mümkündür.
Parazitlerle ve sineklerle mücadele ihmal edilmemeli, vücut kondisyonlarının önemi ise akılda tutulmalıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.