Duru bir su gibi tertemiz çocukların kutsal bedenine hayâsızca dokunan şereften yoksun, haysiyetsiz, adi kişilerin kol gezdiği kirletilmiş bir dünyadayız.

Revnaklı, ürkek tertemiz bakışlarıyla, savunmasız elleri, korku dolu gözleriyle,  minicik bedenlerini korumaya çalışan onlarca çocuk katledildi. Onları katleden pislik caniler, kirli arzularını zavallı bir çocuğun çaresizliğinden karşılamaya çalışıyordu. Zavallı masum çocuklar kötü kim tanımazlardı ki. Henüz öğrenememişlerdi kötülüğü. Ölümden habersizdi yavrucaklar.

Umutları, hayalleri, gelecekleri olacaktı. Büyüyeceklerdi. Birinin babası mutluluğun hüzne karıştığı bir ruh haliyle, bembeyaz gelinlikli kızını evlendirip, mutluluğuna şahit olacaktı. Diğeri oğlunu askere yollayıp hasretle bekleyecekti oysa şimdi bembeyaz kefenle sarılı onlarca çocuk,  toprağa verildi.

Annesi her gece üzerini sıkıca örterek uyuttuğu minicik evladının bedenini ısıtmak isteyecek lakin buna ne yorgan ne de yanan bir soba yetecektir. Yüreği alev alev yanan zavallı kadıncağız, artık evladını koklayamayacak, ninniler susacak bütün dünya susacak. Yavrucağın acı çığlıkları kulakları tırmalayacak o çığlıklar öyle dehşet verecek ki kulakları sağır edecek. Dünya utanacak, toprak utanacak, iyi insanlar yaşamaktan utanacak ve hatta yüzlerini, kulaklarını dağlayacaklar fakat arsız, kalpleri oluk oluk kötülük akan cani insanlar umursamazca nefes almaya devam edecekler.

Babası billur gibi büyüttüğü evladını çaresizce toprağa emanet eder. Güçsüz ve yorgundur. Tutunabileceği dalları kırılmış. Geri dönüp yavrusunu bağrına basıp, sarılıp öpmek ister fakat toprak aldığını geri vermiyordur.

Ailelerin gözleri kör,  dilleri bağlı, kulakları sağır,  yaşamak onlar için tam bir işkence.

Onlarca kız ve erkek çocukların bedenine eziyet edildi. Bir kısmı yaşayan ölü misali hayatına devam ederken, kimisi canına kıydı, kimisi ise canından oldu.

Haysiyetten yoksun. o zalim canilerin yatacak yerleri yok. Onları toprak bile kabul etmeyecek. Hem bu dünyaya hem de öteki dünyaya sığamayacak yaktıkları kadar yanacak, yaptıkları kadar dehşete kapılacaklar.