Aysel Ateş Abdullazade
Mutlu kadın eşittir mutlu toplum
Mutsuz bir çocuk vardı. Hep asi, hep yüzü düşük, hep hırçın, hep ağlamaklı, hep kavgacı. Çocuk sanki mutluluğun ne olduğunu bilmeden yaşıyordu. Arkadaşları ile oynamaz, paylaşmayı sevmez, kendinden bahsetmezdi. Çantasını sırtına asar, sabah okulun kapısından girer, kimse ile konuşmadan ders bitince o kapıdan çıkıp evine giderdi. Ömrü ev ile okul yolu arasındaki mesafeden ibaret gibiydi. Hep düşünürdüm; acaba bu çocuk nasıl bir ailede büyüyor? Anne babası nasıl biri, nasıl baş ediyor böyle bir çocuk ile?
Bir de mutsuz bir adam vardı. Mutsuz çocuğun mutsuz babası. Sonradan tanıdım adamı. Anahtarcı idi bu adam. Anahtar tamiri yapar ve kopyasını çıkarırdı. Küçük bir dükkanı vardı. Sabah 9'da dükkanı açar, akşam 6'da kapatırdı. İşten çıktıktan sonra da sağda solda kendi gibi mutsuz, yüzü asık insanlarla takılır, akşam yemeğine bile yetişmezdi. Geç vakitlerde eve sadece uyumak için uğrardı. Sabah yine aynı saatte işbaşı yapmış olurdu. Ailesini görmezdi neredeyse. Evini de pansiyon gibi kullanırdı. Acaba bu adama ne yapmışlar da bu hale gelmiş diye düşünmüyor değildim. Hatta bir kaç defa karısını kınamıştım, neden bu adama sevgi göstermiyor, evine eşine sahip çıkmıyor, ser sefil yaşamasına göz yumuyor diye.
İşin aslı ne idi biliyor musunuz?
Mutsuz, hayat ile bağını koparmış biri daha vardı. Mutsuz adamın karısı, yüzü düşük çocuğun annesi.
Aile bireyleri ile beraber kahvaltıların yapılmadığı, günün özetinin akşam yemeğinde anlatılmadığı bir çatının altında yaşayan üç ayrı kişinin üç ayrı hayatından bahsediyorum. Dışarılarda sersefil yaşayan babanın mutlu edemediği kadın çocuğunu da mutsuz etmeye mahkumdur. Mutsuz kadınlar mutsuz çocuklar yetiştirir. Kınanılacak olan eşini evde göremeyen, saçına bir el dokunuşunu hissetmeyen, akşam yemekleri masanın üstünde soğuyan, saçı başı dağınık perişan halde evde dolaşan, çocuğunun sorularını geçiştiren, kısa ve kesik kesik sözlerle cevap veren o agresif kadın değildi. Düzenini tutturamayan, kötü alışkanlıklarından vazgeçmeyi bilmeyen, ailesini kanatları altına alıp sarmayan, aile değerlerinden bihaber olan o adam idi. Huzuru bulamayan kadın huzur dağıtamaz, etrafa suni gülücükler saçsa da içten kahkaha atamaz. Ve en önemlisi huzursuz kadın huzurlu ve mutlu birey yetiştiremez. Bu toplumun direği kadınlardır. Onların ruh hali, sevinci, huzuru, mutluluğu ile hayat bulan bütün insanlar bu toplumu yaratmış oluyor.
Gülümseyen kadınlar dürüst, adam gibi adamların eseridir. Onların mutluluk sebebi olun, mutsuzluk değil. Çünkü o mutluluk okları size taraf çevrilip tam kalbinize ışınlanacak.
"Kadın gülerse şu ıssız muhitimiz gülecek,
Sürüklenen beşeriyyet kadınla yükselecek" demiş Türk dünyasının Hüseyin Cavit'i...