Nilgün Akyüz
MUTLULUĞUN AYAK SESLERİ
Jacques Prevert : ‘’Mutluluğu çekip giderkenki gürültüsünden tanıdım. ‘’ der. Ne güzel de der. Biz insanoğlu birtakım şeylerin değerini sanırım yitirdikten sonra anlıyoruz. Sahip olduğumuz zamanki değerini yadsımayı marifet sanıyor, eskitiyor belki de değersizleştiriyoruz.
Mademki giderken üzülüyoruz o zaman hayatımızda bazı şeyleri değiştirmemiz gerekmez mi? Özellikle de düşünce dizgemizi. Neden eski eşyalarımızı atmayı başarırız da eskiyen, işimize yaramayan düşüncelerimizi tutmaya devam ederiz? Bir şeye sahip olduktan sonra değeri azalmaya mı başlıyor? ‘’Sahip olduğum değersizdir.’’ düşüncesi yerine ‘’ Bir şeyin değerini belirleyen, benim ona yüklediğim anlamdır. ’’ kalıbını yerleştirirsek daha sağlıklı hale gelmez miyiz?
Evet değerli dostlar, insanların yaşadığı çoğu olay, aynı olmasına rağmen kiminin olay karşısında çok acı çektiğini kiminin de bunu hafif hasarlarla atlattığına şahit oluruz. Olay aynı olmasına rağmen insanların farklı tepkiler vermesinin nedeni, onlara yükledikleri anlamlardadır. Nasıl bir düşünceye sahipsiniz?
İnsanların duygularının en önemli belirleyicisi düşüncedir. Siz düşüncenizi hangi renge boyarsanız duygunuz da o renk olacaktır. Çünkü düşünceler duygulara sebep olur. Etrafımızda çok duyduğumuz bir cümle vardır:’’ Neden böyle hissettiğimi bilmiyorum.’’ Burada bir duygudan bahsedilmektedir ve bu duygu, bir düşünce sonucunda oluşmaktadır. O zaman kendimize ben neden böyle hissediyorum, diye sorabilirsek duygunun bağlandığı düşünce ipinin de ucundan yakalayabiliriz.
Bunu hemen başarmak ilk başta bizi zorlayabilir. Bu bir düşünce çalışmasıdır. Unutmayalım ki düşünceleri ve onun sonucunda yaşayacağımız duyguyu yaratan biziz. Yeterli çabayı gösterdiğimizde istediğimiz sonuçlara ulaşabiliriz.
Çalıştık çabaladık ve artık hangi düşüncemizin bizi hangi duyguya taşıdığını öğrendik diyelim. Asıl işimiz bundan sonra başlıyor. Düşüncelerimizin hangileri olumlu hangileri olumsuz? Olumlu düşüncelerimiz, bizi olumlu güzel duygulara bağlarken olumsuz duygularımız bizi işlevsel olmayan düşünce örüntülerine taşıyor. Bu düşünce biçimimiz; mantıksız, geçersiz varsayımlar, yanlış çıkarımlar, aşırı genellemelerle besleniyor. Ve bu bakış açımız kendimizi olduğumuzdan daha olumsuz algılamamıza neden oluyor.
Bu olumsuz algı düşüncelerimizin içinde çevresel etkenler ve kalıtsal birtakım özelliklerimiz de rol oynar. Ve biz bu tarz düşünce kalıplarına kolaylıkla inanma eğilimi taşırız. Ancak bu inanma eğilimi de yine bizle ilgilidir. Hayat gerçekten de seçimlerimizden ibaretse o zaman inanmayı da seçen biz oluyoruz bu durumda. Kendi kendimize böyle düşünerek sürekli düşünce virüsleri yaratıyoruz. Böylece yarattığımız döngü, bir taraftan bu olumsuz düşüncelerimizi güçlendirirken bir taraftan da inanmamızı da güçlendiriyor. ‘’Böyle hissettiğime göre düşüncelerim doğru.’’ Mantığına getiriyor bizi.
Hissediyorsak doğru mudur? Duyguyu da düşünceyi de yaratan biz olduğumuza göre, düşüncede meydana gelen değişim, duyguyu da değiştirecektir sevgili dostlar. Yapmamız gereken, bütün düşüncelerimizi yeniden değerlendirmektir. Değişebileceğini fark ettiğimiz andan itibaren bunların üstüne gidersek, bakış açımızı değiştirir ve etkili bir çaba içine girersek kazananın kendimiz olduğunu göreceğiz.
Olumsuz düşünceler bizi bugüne kadar bir yere taşımadıysa bundan sonra da taşıması pek mümkün görünmüyor. Olumlu düşünmek ise bizim enerjimizi açma potansiyeline sahip. Olumsuz düşünceler beynimizde engelleyici bir işlev yüklenirken olumlu düşünce dizgesi dopamin ve serotonin salgılanmasını sağlıyor. Böylece hem iyi hissediyor hem de daha yaratıcı, daha çözüm üretir hale geliyoruz. Olumlu düşünmeyi bir hayat felsefesi haline getirdiğimizde mutluluğun çıkardığı ayak seslerini gitmeden yakalayabiliriz diye düşünüyorum. Unutmayalım ki düşüncelerimizi şekillendiren temel etken, bizim düşünce yapımızdır. Ne düşünürsek ona dönüşürüz. O zaman mutluluğa dönüşelim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.