Banu Pirinçcioğlu
Naftalinli Zamanlar
Klasik zamanları yaşamış insanlarız ve bu nedenle şimdinin sentetikliğine ayak uyduramıyoruz. Mutsuzluğumuz ondan.Kapris yapıyorsun, birşey de beğenmiyorsun demeyin. Çok iyi zamanları yaşamış insanlarız biz, kolay beğenmeyiz.
Alsancak gazi ilkokulunda okudum. Evimiz de okulun karşısı.
Evden okula yürüye yürüye gidip geliyoruz.
O zaman yok öyle kolej tipi ilkokul. Zengin, fakir kim varsa herkes mahallesinin okulunda. Müfredat aynısının tıpkısı.
Şimdi mecbursunuz koleje yazdırmaya. Evin karşısında koleji nereden bulacaksınız. Bindir el kadar çocuğu servise gönder kilometrelerce gitsin gelsin.
Biz okuldan çıkıp apartmanın altında oyun oynardık. Kir pas içinde kalıp simsiyah olana kadar hem de. Mültecisi, sapığı olmayan sakin, güvenli sokaklarımızda.
Zihnimizi elektroniklerle yavaşlatmadan, sokak oyunu oynaya oynaya büyümüş nesiliz. Şansımız ondan.
Orta lise hayatımız da eğlenceli geçti bizim.
İlk iki sene beni zorla özel servisle gönderdiler, küçüğüm tabii.
O zaman da öyle minibüs servis yok.
Bizim servisimiz, Alsancak'ın meşhur iğneci Aziz'i, nur içinde yatsın.
Kartal bir arabası vardı, tanıdıklarının çocuklarına servis yapardı.
Carolin Koç, Diane Arkas servis arkadaşlarımdan tanıdık simalar, okula gider gelirdik.
Sonra troleybüsle gitmek için yalvar yakar servisten çıktım az büyüyünce. Eğlenceli tabii. Arkadaşlarımla haylazlık yaparak gitmek varken, ne işimiz var serviste.
Okulun yokuşuna her öğlen minibüsle gelen 7 kardeşler köftecisinden köfte yemenin keyfini o zincir burgerlerde bulamazsınız.
Sevinç pastanesinin çikolatalı ve sütlü dondurması şimdinin leylaklı lavantalı havalı dondurmasını döver geçer, ben diyeyim.
Tatmayan bilemez.
Siz şimdi yaz gelince Çeşme diye ölüp bitiyorsunuz ama Çeşmenin gerçek halini hiç görmediniz.
Şantiyede bir şort ve tshirt ile gecelediğimiz zamanlar.
Sabahtan ılıca plajında denize girip çıktıktan sonra akşamüstü uykusu ve gelsin şantiyede arkadaşlarla buluşup gezme.
Sinema olur, dondurmacı olur. Maksat kaliteli zaman geçirmek.
Balık yenecekse Dalyan, et yenecekse Ilıca Altınkapı döner.
Afili balıkçılar, kebapçılar yok. Gerek de yok.
Günde beş kostüm de değiştirmiyoruz o zamanlar.
Denize şprt, gezmeye de bir elbise giyiyor gidiyoruz.
Hayatımız bisikletle geçiyor. Trafik diye birşey de yok.
Bugün hangi plaja gitsek demiyoruz. Herkesin evinin önünde yakınında plajı var, oraya gidiyor. Deniz denizdir bakış açımız.
Çocuk gibi çocuk, genç gibi genç olduk.
En güzel arkadaşlıkları yaşadık.
Şimdinin sentetik halini sevmememiz normal.
Seyredecek bir milyon içerik var ama Parliament kulübünün sunduğu pazar akşamı sinemasının yerini tutmaz.
Ve inanın bana, hiçbir eğlence TRT de izlediğimiz dansözlü, Zeki Mürenli, Ajda Pekkanlı yılbaşı eğlencesine değişilmez.
Gidilecek yüzlerce eğlence mekanınız var ama yazın fuara gelen sanatçıları siz bilmezsiniz.
Ferdi Özbeğen'i Golf klüp de izlemediyseniz yazık size.
Emel Sayın'ı, Muazzez Abacı'yı Göl gazinosunda seyretme şansınız olmadıysa ne kaçırdığınızı bilemezsiniz. Islak mendilini yırtık resmini diye piyanonun başında söyleyen Ümit Besen izlediyseniz şanslı birisiniz.
Müziğin müzik, eğlencenin eğlence olduğu zamanlar.
Şimdi gidip fuarda yürüyüş yapıyorsunuz, arada tiyatroya konsere gidiyorsunuz.
Fuarın fuar olduğu zamanlarda, gölde bisiklet turu, trenle fuar gezisi, lunaparkta eğlence vardı. Bilmediğinizden fuarın size birşey ifade etmemesi normal.
Bizim için özeldir fuar.
Kordon başkadır, Çeşme yazlıktır.
Siz hiç kordonda denizin üstünde Palet restoranda yemek yediniz, birşey içtiniz mi?
Dondurmanızı alıp, yolda yürüyüp sohbet etmenin keyfini yaşamadınız, bilemezsiniz. Avm de janti bir kafede gösterişli dondurma yemeye benzemez.
Ne saçmalıyor bu diyebilirsiniz o yüzden.
Naftalinli birşeylere takılıp kalmışım gibi görünebilir.
Çok güzel bir zamanı yaşamış ve sentetikliğe alışamamış bünye benimkisi.