Semra Güzel
Neriti ll. Bölüm
Neriti bu sabah da çadır evinde erkenden kalktı. Günlük rutin işlerini sırasıyla yapmaya başladı. Yatağını topladı. Kahvaltıyı hazırladı. Kahvaltıya gelebilmesi için kayınpederine yardım etti. Çocukları uyandırdı. Kahvaltı faslına geçildi.
Kahvaltı dediğime bakmayın dünyanın en sade kahvaltısıydı.
Kahvaltıdan sonra çocuklar okula gitmek için hazırlandı. Ayodele ve Yator sadece bir defter ve bir kalemden oluşan okul malzemelerini alıp evlerine çok yakın olan okullarına gitmek üzere evden çıktılar.
Afrika'da aileler çocuklarının isimlerini, bulundukları durumları anlatan veya olmasını istedikleri durumları yaratacak isimlerden seçerlerdi. Ayodele (evimize neşe geldi ) ve Yator (yolu açan) da umutların ve ümitlerin dile gelmesi için seçilen isimlerdi.
Ama Neriti, çocuklarının isimlerini seçerken, taşıdığı anlamların ailesine iyilik, güzellik getireceğini biliyordu. Hem biliyordu hem de onlardan güç alıp çabalamasına inanılmaz yardımcı olacağına inanıyordu. Ayodele ve Yator isimleri çok kalpten gelmişti.
Sınıf tahtasını silme görevi Yator'undu. Sınıf giderlerine katkıda bulunamadığı için okulda dağıtılan yemeği hakedebilmesi için öğretmeni bu görevi Yator'a vermişti.
Yator her tahtayı sildiğinde gözleri, tahtanın yan tarafında bulunan çantalara takılıyordu. O kadar uzun zamandır bir çanta sahibi olmak istiyordu ki....
Neriti hayallerini, emeğini, umudunu bağladığı dikiş makinesine nihayet kavuşmuştu...Bu sadece bir dikiş makinesi değildi. Umut, iş, aş,hayattı. .. Birçok şeye kavuşabileceklerdi.
Neriti kendi dokuduğu kumaşları özenle hazırladı. Kumaşların renklerini Afrika'nın fakirliğine, çoraklığına inat renk renk seçti. Ve kumaşlardan şahane elbiseler dikti.
Elbiseleri dikerken bir yandan yine temizliğe gitti. Eve katkı için yine başkalarının çamaşırını elde yıkadı. Su için Ayodele ile yine sekiz kilometre yürüdü. Kendi ev işini yine yaptı. Kayınpederine baktı. Yine yine yine.... Çünkü elbiseleri dikecek tüccara verecek tüccarın elbiseleri satıp parayı getirmesini bekleyecekti.
Tüccar, Neriti'nin kumaşlarını da diktiği elbiseleri de çok çabuk satıyordu. Çünkü çok güzellerdi.
Neriti büyük bir hevesle, azimle elbiseleri yaratıyordu. Yator, okul çantası için iki ay daha bekleyecekti. İki ay neydi ki. Üçüncü sınıfa gidiyordu hiç çantası olmamıştı. İki ayın esamesi bile okunmazdı.
Neriti yoktan var etmişti. Burada söylediğim yanlış anlaşılmasın. Görünürde var olmayan imkanları, Neriti görünür kılmıştı. İmkansızlığının içinde imkanları yaratmıştı.
Bu arada Neriti'nin kocasının tedavisi biraz daha uzamıştı. Neriti çocuklarını, kayınpederini bırakıp çok uzakta olan hastaneye gidemiyordu. Olsun sonuçta kocası iyileşip gelecekti.
Neritinin hayatından bir kesit anlattığım bu hikaye, belgeselde izlediğim gerçek hayat hikayesi maalesef.
İzlediğimde o kadar etkilendim ki... Çaresizlik bu... Çaresizliğin dibi bu, dediğim Neritinin hayat hikayesi, Neritinin bu dip değil dibe vurup dipten hızla çıkma gücü, dediği bir yaşam mücadelesi. Bitmemesi için elinden ne geliyorsa yapıyorsa ve kendi hayatını kendi elleriyle çizmeye devam ediyorsa bitmez. İnsanın kendisinin bitmez dediği hikaye bitmez...
Neriti gibi bizler de görünmeyeni görünür kıldığımızda çok istediğimizde, kalpten istediğimizde en önemlisi bütün bunları farkedip, eyleme geçtiğimizde neden başarmayalım.
Ben eminim ki dünyada ne Neritiler vardır. Maddi ve manevi yokluğun, yoksulluğunun arkasına sığınmadan hayatına güzelliklerini ve iyiliklerini katan nice Neritiler . Ama hayat bir seçimdir. Kader değildir. Kader bizim onu nasıl işlediğimizdir.
Aforizmalar dağıtmak değil amacım. Benim bu yazdıklarımı herkes biliyor zaten. Ben sadece hatırlatıyorum. Bu hatırlattıklarımı size hatırlatırken kendime de bir kez daha hatırlatıyorum. Hayat ne yaşıyorsan yaşa, yaşadıklarına rağmen senin yapabildiklerindir, seçebildiklerindir. Her şey Neriti olmak ya da olmamak. Seçim sizin... İmkansızlığın içinde imkanları yaratmak hepimizin....
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.