Filiz Alp
Orhan Pamuk
Uzun zamandır Ferit Orhan Pamuk ile ilgili yazmak istiyordum.
Bu zamana denk geldi, Corona günlerinde.
Orhan Pamuk, herkesin bildiği Nobel Barış(2006) ödülülünü alan yaşayan, edebiyatımızın en önemli romancısı...
Bazı çevrelerin ödül ile ilgili eleştirileri oldu, o konu orda kalsın.
Sanatçının romanları ve romancılığı üzerine konuşmak istiyorum.
Yazarın okuduğum ilk kitabı "Sessiz Ev " oldu.
Beni sarıp sarmalayan bir aile romanıydı. Ardından "Cevdet Bey ve Oğulları" ve daha sonraki süreçte "Yeni Hayat " romanını okudum ki işte o zaman Orhan Pamuk benim için farkını ortaya koymuştu.
"Beyaz Kale, Kara Kitap, Benim Adım Kırmızı" romanları post-modern dediğimiz romanın şablonunu çok iyi oturtmuş romanları aynı zamanda.
Orhan Pamuk birçok çevrenin okumaktan uzak durduğu bir sanatçı, nedenine gelince, roman tekniği az önce söz ettiğim, post modern, bu tarzı pek sindiremediklerinden, okunmuyor, ne var ki bu kesim sayıca da fazla değil.
"Kafamda Bi Tuhaflık" romanıyla Orhan Pamuk'un romancılığını biraz açayım.
Eserlerinde tek bir konu, tek bir bakış açısı yok, çok yönlü, çok kültürlü, değişik açılardan olay örgüsü oluşturmuştur, işte post-modern dediğimiz olgu da budur.
Roman, Boza satıcısı Mevlüt'ün hayatı, maceraları, hayalleri ve arkadaşlarının da hikayelerinin anlatıldığı bir romandır.
Ana kahraman Mevlüt'ün etrafında dönen, İstanbul hayatının pek çok kişinin gözünden anlatıldığı bir fotoğraf.
Geriye dönüş teknikleri, monologlar, yer yer ironiler, mizah, kahramanın özellikle iç dünyasına yaptığı yolculuk.
Romanda kısacası şu yok, bir otobüse binip son durakta inmiyorsunuz, son durağa gelene kadar o kadar çok durak var ki.
Belki de okuyucu tek düzeliği sevdiği için postmodern romanlara göz kırpmıyor.
Fakat Orhan Pamuk'un romanlarında kahramanlar size çok tanıdık gelen insanlardan oluşuyor. Dili anlaşılır ve sürükleyici.
Tarzına alışıp da elinizden bırakmayacağınız yazar olacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.