Bir Tutam Manzara
ÖYLE BİR YANDIM Kİ
Aklının yarısından fazlası duygusunda olan insanların üzülmek için illa bir sebebe ihtiyaçları yoktur. Onlar zaten üzülmek kelimesinin lügatteki karşılığıdır. Hazır söz üzülmek üzere açılmışken, karşılıksız sevenlerde hep üzülenlerdir. İçleri hep yananlardır. Karşılıksız sevenlerin canlarının yanmadığı gün yoktur. Onlar acılarından beslenirken yanarlar. Bende öyle yandım işte. Hem duygularımın seslerini dinleyen, hem de karşılıksız seven olduğum için yandım. Eridim, bittim.
Bu gün öyle bir yandım ki; her şeyden soğurcasına. Yanar dağ gibi patlarcasına, kaynayan su gibi fokurdarcasına, kızgın yağ gibi yakarcasına, Öyle Bir Yandım Ki; herkesten kaçarcasına. Ak görünüp karaları bağlarcasına. Öyle bir yandım ki; ne yandığım gün aklımda, ne yakan insan umurumda. Ben ölülerle uğraşmam işim dirilerle. Bugün öyle bir yandım ki; bugüne kadar canım bu kadar yanmadı diyebilirim. Bugün cidden çok yandım. Kendime yandım, yaptıklarıma yandım, karşıma aldıklarıma yandım, sonra oturdum kendime baktım.
O yandığım zatı muhterem, Kaf Dağı’nın ötesinde görünüp karda yürümeyi bile bilemeyen, insanlıktan yoksun insanlık fukarası, kendini bir halt zanneden zengin züppesi, gündem olmaya çalışan gündemsiz, halden anlamaz, laf dinlemez, hatır bilmez. Bir zamanlar toz dahi konduramadığım, şimdi kirden görülmeyecek hale gelen. İnsanlık arkasına saklanıp insan taklidi yapan yaratıklar için değmezmiş yanmak.
O dokunmaya bile kıyamadığım insanların cenazelerinde bir damla gözyaşı bile akıtmayacağımı deselerdi bana emin ol inanmazdım. O kıyamadığım insanları toprağa verdim. Bana uzak, Rabbime yakın olun dedim. Ruhuna bir Fatiha bile çok gördüm. Bu günden sonra sen benim içimde öldün.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.