Prof.Dr Esin Başer Pınar Yeşiltay Sevim'e konuştu
Gelecek yıllarda ülkemizde ve tüm dünyada miyop çocuk ve gençlerin sayısında önemli bir artış beklenmektedir.
"Göz Tansiyonu" olarak adlandırılan glokom tanı ve tedavisindekindeki üstün başarıları ile adından sıklıkla bahsettiren göz hastalıkları uzmanı Prof.Dr Esin Başer pandemi sürecini göz sağlığı açısından değerlendirdi. Pınar Yeşiltay Sevim ile yaptığı röportajda gelecek yıllarda ülkemizde ve tüm dünyada miyop çocuk ve gençlerin sayısında önemli bir artış beklendiğini vurguladı.
Esin Hanım öncelikle sizi camia "Göz Tansiyonu" veya halk arasında "Karasu Hastalığı" olarak adlandırılan glokom tanı ve tedavisindeki başarılılarınızla tanıyor. Göze dair her alana hakim olmakla birlikte glokom tedavisi dendiğinde akla gelen ilk hekimlerdensiniz. Bugün sizinle pandemi sürecinin göz sağlığına etkileri üzerine sormak istiyorum.
Uzun süre evde vakit geçirmek zorunda olan ve yoğunlukla ekrana maruz kalan hastalarda göz sağlığı açısından ne gibi risk faktörleri oluştu?
Pandemi sürecinde “uzaktan eğitim” ve “evden çalışma” kaçınılmaz olarak her yaştan milyonlarca kişinin ekranlar karşısında uzun saatler geçirmesine yol açmıştır. Bunun çocuk ve gençler üzerindeki etkisi yakına bakarak uzun süre çalışmanın tetiklediği “miyopi” yani uzak mesafeyi görme kusuruna yol açmasıdır. Bu sebeple gelecek yıllarda ülkemizde ve tüm dünyada miyop çocuk ve gençlerin sayısında önemli bir artış beklenmektedir. Diğer yaş gruplarında ise yoğun ekran maruziyeti göz yorgunluğu, göz ve baş ağrısı ve göz yüzeyinde kuruluk, allerji gibi durumları tetikleyebilmektedir.
Uzun süre ekrana bakmak göz sağlığını nasıl etkiler?
Ekrana uzun süre bakmak modern dünyanın kaçınılmaz bir parçası olup göz sağlığı üzerine bazı olumsuzluk yaratabilir. Genellikle 60-80 cm’den ve uzun süreli çalışılıyor olması gizli hipermetropi ya da erken-başlangıç presbiopi (yaşa bağlı yakını görme zorluğu) bulunan kişilerde bu gizli ve önceden belirtisiz olan gözlük kusurlarının artık kendini belirgin olarak hissettirmeye başlamasına neden olur. Bunun dışında bilgisayar ekranlarının titreşen yapısı (saniyede 40-80 kez yanıp sönüyor olması) ekrana dikkatle bakmakta olan kişide göz yorgunluğuna neden olur. Bütün bunlar göz ve baş ağrısı, gözlerde kızarıklık ve çabuk yorulma gibi farlı şekillerde belirti verebilir.
Sizce iki yıldır online eğitim sürecinde olan öğrencileri uzun vadede göz sağlığı anlamında ne gibi riskler bekliyor?
Pandemi sürecinde “uzaktan eğitim” kaçınılmaz olarak öğrencilerin ekranlar karşısında uzun saatler geçirmesine yol açmıştır. Bu durumun çocuk ve gençler üzerindeki etkisi yakına bakarak uzun süre çalışmanın tetiklediği “miyopi” yani uzağı görme kusurunda artışa yol açmasıdır. Bu sebeple gelecek yıllarda ülkemizde ve tüm dünyada miyop çocuk ve gençlerin sayısında önemli bir artış beklenmektedir.
Göz sağlığını korumak için nelere dikkat etmemiz gerekir?
Özelikle bilgisayar veya telefon ekranına uzun süreli ve yakından bakmak gözlerde kızarıklık, yaşarma, kaşıntı, göz ve baş ağrısı ve göz yorgunluğuna yol açabilir. Bunu önlemek için özellikle öğrencilerin ders aralarında ekran başından kalktığında açık havaya çıkması veya yakını ilgilendirmeyen ve uzağa baktığı bir faaliyet yapması, ders aralarında özellikle de cep telefonuna bakmaması veya bilgisayar oyunu oynanmaması önerilir. Erişkin ve çalışanlarda ise ekrana bağlı göz yorgunluğunu önlemek için 20 dakikada bir ara vererek 20 saniye süreyle uzağa odaklanarak başka bir noktaya bakılması ve gözlerin dinlendirilmesi tavsiye edilebilir (20 -20 kuralı). Buna ek olarak bilgisayar ekranının göz hizasının altında olması göz kapak aralığının hafifçe kısılmasıyla daha az göz yorgunluğuna neden olacaktır. Ayrıca ekran karşısında sık göz kırpmak, bol su içmek, ortam nemimi artırmak, klimalı ortamdan uzak durmak, gereğinde suni gözyaşı damlası uygulamak ve kontakt lensleri uzun süreli kullanmamak ekran yorgunluğunu önlemek için önerilebilir.
Göz sağlığını korumanın en önemli şartı belirli aralıklarla (yakınma olmasa da) göz hastalıkları hekimine kontrole gidilmesidir. Özellikle bebek ve çocuklarda ailenin dıştan fark edemeyeceği ve doğuştan veya erken bebeklik döneminde olabilen katarakt, göz tansiyonu yüksekliği, şaşılık (kayma), göz tembelliği gibi konuların erken teşhisi ancak periyodik ve zamanında muayenelerle mümkün olur. Okul çağı döneminde ise okula başarısızlığına yol açabilen gözlük kusurlarının (daha çok uzağı görememe: miyop) zamanında tespiti ve düzeltilmesi yine rutin muayenelerle sağlanabilir. Erişkin ve ilerleyen yaş gruplarında ise ailesel yatkınlık olabilen göz hastalıklarının (katarakt, göz tansiyonu, sarı nokta hastalığı) düzenli hekim muayenesi ile erken tanı ve tedavi şansı olmaktadır. Bütün bunlara ilaveten diyabet, hipertansiyon gibi genel sağlık sorunları ihmal olduğunda gözde görme kaybına kadar varabilen komplikasyonlar yapabildiğinden öncelikle vücut sağlığımızın korunması ve sağlanması gerekmektedir.
Daha önce de belirttiğim gibi Glokom tanısında ilk akla gelen hekimlerdensiniz. Glokom (göz tansiyonu) belirtileri nelerdir? Hasta ne gibi şikayetlerle size gelir? Tedavi yöntemleri nelerdir?
Glokom görme sinirini tahrib eden sinsi bir hastalıktır. İhmal olmuş ve tedavi görmemiş gözlerde glokom kalıcı görme kaybı (körlük) ile sonuçlanır. Dünyada körlük nedenleri arasında ikinci sırada yer almaktadır. Bugün 2020 yılı itibarıyla dünyada 11 milyondan fazla insanın glokom nedeniyle görmesini kaybettiği tahmin edilmektedir. Glokom hastalığının bu nedenle yaygın olmasına rağmen zannedilenin aksine hiçbir öncü belirtisinin yoktur ve olmaması ve ileri evrelere varmadıkça hastanın hissedebileceği belirtiler bulunmamaktadır
Glokomun nedeni göz içi sıvısının dışarı atılmasında bir yavaşlamadır. Göz içinde basıncın yükselmesi (göz tansiyonu artması) görme sinirini tahrip etmektedir. Göz tansiyonunun toplumda ortalama değeri 16 mmHg olup genelde 10-21 mmg arası normal aralık olarak kabul edilir. Ancak glokom hastalığı eskiden bilinenin aksine mutlaka göz tansiyonunun yükselmesini gerektirmemektedir; bazen fizyolojik yani normal kabul edilen düzeylerde de (örneğin 18 mmHg) görme siniri hasarlanabilmektedir. Bunun nedeni görme siniri hasarının farklı insanlarda farklı basınç düzeylerinde meydana gelebilmesidir. Bu nedenle göz tansiyonu düşük bulunan kişinin detaylı göz muayenesi yapılmadan glokom olmadığını söylemek mümkün değildir. İlginç olarak bazı bireylerde de göz tansiyonu ömür boyu hafifçe yüksek seyretmesine rağmen (örneğin 23-24 mmHg) görme siniri hasarı ve glokom tablosu oluşmaz. Bu nedenle her göz tansiyonu yükselen kişiye tüm tetkiklerden yapılmadan glokom tanısı konulmamalıdır.
Glokom bebeklerden yaşlılara kadar her yaşta kişiyi etkileyebilirse de en büyük risk altında olanlar 40 yaş üzerinde ve ailede glokom hastalığı hikayesi bulunan bireylerdir. Birinci derecede akrabalarda glokom hastalığı bulunanlarda glokom riski yaklaşık 4 kat artmaktadır. Bunun dışında önceden gözüne darbe almış kişiler, gözlük numarası yüksek (yüksek miyop ve hipermetroplar), uzun süreli kortizonlu ilaçlar kullanmış kişilerde de glokom riski artmaktadır. Şeker hastalığı tek başına bir neden olmamakla birlikte şeker hastalarında glokom normalden daha sık görülmektedir. Glokomun bebeklik, çocukluk ve ergenlik yaşlarında belirti verebilen, nadir görülen türleri de vardır.
Zannedilenin aksine glokom gözde ağrı ile ortaya çıkmaz. “Gözün sinsi hırsızı” diye tanımlanan bu hastalık başlangıçta hiçbir belirti vermez, kişi ancak hastalık ilerleyip görme alanı kayıpları oluştuktan sonra görmesinin azaldığını fark eder. Glokom tanısı ancak detaylı bir göz muayenesi ile konulabilir. Günümüzde glokom tanısı konulması için sadece göz tansiyonunun ölçülmesi yeterli değildir. Göz tansiyonu ölçümü, kornea kalınlığı ölçümü, biyomikroskopik muayene, ve göz bebeği genişletilerek görme siniri muayenesi standart olarak yapılmalıdır. Glokom şüphesi duyulan bireylerde ek olarak optik koherens tomografi yöntemi ile retina sinir lifi muayenesi ve görme alanı muayeneleri gibi ek tetkiklerin de yapılması gereklidir. Glokom tanısı her hastada aynı kolaylıkla konulamayabilir ve kesin tanı bazen hastayı bir müddet izlendikten sonra konulabilmektedir.
Glokomda bir kez tanı konulduktan sonra tedavi ve takip ömür boyudur. Tedavi glokomun türüne göre değişir. En sık görülen açık açılı glokom türünde ömür boyu göz damlası ile ilaç (göz damlası) tedavisi yeterli olabilirken diğer bazı glokom türlerinde ilaca ilaveten lazer yöntemlerini de uygulamak gerekebilir. Glokomda lazer uygulamasının etkisi genelde birkaç yılla sınırlı olup tekrar edilmesi gerekebilir. Takiplerde doktorunuz göz içi basıncınızın ilaçla ve/veya lazerle yeterince kontrol altında tutulamadığını ve testlerde ilerleme olduğunu görürse size ameliyat önerebilir. Göz tansiyonu düşürülen ameliyatlar klasik fistül cerrahileri yapılabildiği gibi fazla göz içi sıvısının dışarıya atılması için göze silikon veya çelikten bir tüp yerleştirilmesi gerekebilir. Bu tür ameliyatları glokom cerrahisinde uzmanlığı olan hekimlerin gerçekleştirmesi başarıyı büyük oranda sağlayacaktır. Ameliyat sonrası hastanın yakın ve düzenli takibi gerekmektedir. İleri ve zorlayıcı durumlarda kişinin birden fazla cerrahi girişime ihtiyacı olabilir.
Glokom cerrahisinde en güncel gelişme “minimal invaziv glokom cerrahisidir”. Bunun anlamı geleneksel yöntemlerin aksine göz dokularında kesi yapmaksızın veya çok küçük bir kesiden uygulanmasıdır. Bu yöntemlerden ülkemizde son yıllarda uygulanmaya başlanmış olan bir yöntem “Jel implant” yöntemidir. Jel implant halen ABD ve Avrupa ülkelerinde uygulanan, avantajları nedeniyle hızla popüler hale gelmiştir. Kollajen türevi olan jel implant yaklaşık bir saç teli kalınlığındadır. Bu yumuşak jel implant korneada kendiliğinden kapanan çok küçük bir kesiden özel enjektörü vasıtasıyla göze yerleştirilmektedir. Operasyon süresi yaklaşık 15 dakika olup uygulama günü birlik ve ayaktandır; güvenilirlik profili yüksektir. Diğer glokom ameliyatlarının aksine, dikiş vb kullanılmamaktadır ve ameliyat sonrası iyileşme çok daha hızlı olmaktadır. “Jel implant yöntemi” özellikle glokom damlalarının yetmediği veya yan etkiler nedeniyle tolere edilemediği durumlarda tercih edilmektedir. Gerekli olgularda jel implantın katarakt ameliyatı ile birlikte (aynı seansta) göze yerleştirilmesi mümkündür. Operasyonun başarı oranı yüksektir.
Pandemi sürecinde yaşanan yoğun stres, ekrana maruz kalma vb açısından Glokom tanısında farklılık olduğuna dair yorum yapılabilir mi? Özellikle yoğun stres altında kaldığımız kısıtlama ve pandemi koşullarında göz sinirlerinde de tahribat riski var mı? Ya da pandemi ve yasakların erken teşhisi engellediğinden bahsetmek mümkün mü?
Glokom hastalığı stres ve ekrana yoğun maruz kalmaktan etkilenmez. Pandemi koşullarının glokom hastalığına olumsuz etkisi düzenli takip gereken bu tabloda hastalarımızın muayeneye gelememesi veya gelmeye çekinmesinden kaynaklanmıştır. Pandemi sürecinde rutin muayenelerin azalması hem göz tansiyonu olduğunu bilmeyen bireylerin erken teşhis olmasını engellemiş hem de mevcut hastaların tedavilerinde yetersizlik ve glokomlarında ilerleme ile sonuçlanmıştır. Bu nedenle 40 yaş üstü, ailede glokom öyküsü olan veya önceden tedavi almış glokom hastalarının düzenli pandemi sürecinde de kontrollerini mutlaka yaptırmaları gerekmektedir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.