Banu Pirinçcioğlu

Banu Pirinçcioğlu

PROFESÖR HANIM VE DİĞERLERİ

İstersen elli tane okul bitir. Profesör ol, doçent ol, bilim insanı ol.

Eşeklik baki derler ya işte, öyle de oluyorsun. Eşeğe de hayvanın her türlüsüne de saygım sonsuz. İnsana duymadığım saygıyı hayvana duyuyorum. Ve bunun için de haklı sebeplerim var.

Adres de vereceğim, tanım da yapacağım. Şahsın adını bilsem, burada adını da yazacaktım ancak onu öğrenemedim.

Günlerden 21 Mayıs Perşembe. Saat 12:20

Yer Atakent tramvay durağı önündeki trafik ışıkları.

Bizler yayayız, bize kırmızı yanıyor. Yani durup beklememiz gerekiyor. Arabalar vızır vızır.

Karşıda bekleyen bir kaç kişi var. İçlerinden orta boylu saçları toplu, eli torbalı bir hanım, yaylaya girer gibi trafiğe dalıyor. Hiç de acele etmiyor. Sallana sallana yürüyor. Araçlardan bir tanesi zor fren yapıyor. Yoksa cinayet işlemiş olacak. Doğal olarak hepimiz sinirleniyoruz. Ben dayanamayıp teyzeye diyorum ki, hadi kendini öldüreceksin de sana çarpacak olana acırım ben. O da bağırıp çağıran bizlere dönüp diyor ki, ne var canım görmemişim, o da duruversin ne var!

Ya sabır çekerek yürümeye devam ediyoruz. O kişilerden bir tanesi hanımefendiyi tanıyormuş. Kendisi Atakent sitesinde oturan, Ege Universitesinde bir profesörmüş!

Okumakla olmuyormuş demek diyoruz hep birlikte.

Çok utanıyorum böyle insanlardan. Kime karşı neye karşı utanıyorsun diye sorsalar bilmiyorum ama sanki etraftan birileri bizi izliyormuş gibi, onların adına utanıyorum.

Yerlere saçılmış maskeler görüyorum. Virüs maskeleri, balo maskesi değil.

Mikropların yerlere kabaca ve bilinçli atıldığını görüyorum.

Sokağa öylece bırakılmış, ağzı açık çöp torbaları görüyorum. İçinden sigara izmaritleri ile çay demleri birbirine karışmış olarak yerlere saçılmış.

Çöp torbasının ağzını bağlamak ne kadar zor? Değil elbet, ama külfet belli.

Alıp o torbayı, evinin salonunun orta yerine boşaltacaksın aslında. Güzel olur, hatta şahane olur. Derslerin en güzeli olur.

Sokağa tükürenlerin de evinin ortasına tükürüp çıkacaksın.

Bu pisliğe neden olanları alıp on sene okutsan ne olur. İçindeki insanı eğitemedikten sonra formülleri öğretsen ne olacak? Yere tükürüp formül bilse ne kıymeti var.

Belki ayrılmalıyız.

Gruplara ayrılmalıyız ve öyle yaşamalıyız. Bu ve bunun gibi tuhaflıklara tahammülü kalmayan bilinçli insanlar hep birlikte bir şehir seçip oraya gitmeliyiz.

Ki zaten bir şehri dolduracak kadarız zaten hepimiz.

Temiz temiz, kurallarımız ilkelerimizle yaşar gideriz.

Önceki ve Sonraki Yazılar