Hakan Dalay
ROBOTİK BİLİMİN BABASI; EL CEZERİ
Değerli Okurlar;
Rahmetli Fuat Sezgin’in aramızdan kısa süre önceki ayrılışının ardından, geride bıraktığı eserleri tararken; İslâm bilim dünyası adına en büyük atılım hamlesini gerçekleştirdiğini -sürdürülemese de- söyleyebileceğimiz El Cezerî, hayret uyandıran çalışmaları ile tekrar dikkatimi cezbetti. Kendisini ve bilim yaşamına dâir önemli noktaları, sizlerle de paylaşarak, hâtırâsını bir kez daha yâd etmeyi uygun görmekteyim…
Sibernetik Alanın Kurucusu Cezerî
Fizik, Matematik ve Sibernetik çağının ötesinde bir mucit olan El Cezerî, 1153 yılında Cizre’de doğmuş ve yaşamıştır. Nitekim Cezerî ismi de buradan gelmektedir (Cizreli anlamındadır)… Sibernetik bilimin babası sayılan el Cezerî’nin yaptığı otomatik saat, su pompaları ve otomatik abdest alma makinesi, târihteki ilk robotik cihazlar olarak kabûl edilmektedir.
Canlılarda ve makinelerde kontrol, iletişim ve işleyişi inceleyen bir bilim dalı, yâni canlılar ile kendi kendini düzenleyen ve çalışan makineler arasındaki çalışma benzerliklerini incelediğini ifâde edebileceğimiz sibernetik ile bir matematik terimi olan ve toplanabilir veyâ çarpılabilir soyut miktarlar tablosu olarak tanımlanabilecek matris; Cezerî’nin çalışma notları arasında sıkça karşılaşılan terimlerdendir… Üstelik sibernetik terimini ilk kez, matematikçi ve fizikçi olan Fransız ‘André-Marie Ampère’in 1834’te kullandığını, güncel anlamına ise modern modern sibernetiğin kurucusu ABD’li matematikçi ve felsefeci ‘Norbert Wiener’ın 1948’de yazdığı kitapla kavuştuğunu belirtmek gerekmektedir. Yâni, El Cezerî’den neredeyse 750 yıl sonra…
El Cezerî’nin kaleme aldığı ‘Kitâb fî mârifetû’l- hiyelû’l- hendesiyye’de (Olağanüstü Mekanik Araçların Bilgisi Hakkında Kitap); bizzât kendisinin tasarladığı ve günlük hayatta kullanılması amacıyla geliştirdiği pek çok mekanizmaya dâir bütün ayrıntılı bilgiler yer almaktadır. Kendisi, bu eserinde anlattığı icâtlarla uğraşırken, Avrupa, Orta Çağ’ı yaşamakta; düzgün şehirleşmeye dâhi yeni başlamış durumda ve Haçlı seferleri ile Kudüs hedefli askerî hareketlilik devâm etmektedir. Bilimsel çalışma ve araştırmalar sınırlı, kıtada türlü hastalıklar kol gezmektedir…
Aynı devirlere dönüp El Cezerî’nin kaleme aldığı metinlere göz atacak olursak... Cezerî, öncelikle âletleri genel olarak tanıtmakta, sonra da îmâl sırasıyla parçaların nasıl yapılacağını teker teker anlatmakta ve bunların birbirine nasıl monte edileceğini de açıklayıp sonuç olarak âletin nasıl çalışacağını târif etmektedir. Çalışmalarına dâir ön araştırmalarını da şöyle anlatmaktadır; ‘Benden çok evvel gelen âlimlerin kitaplarını ve onları tâkip edenlerin çalışmalarını gözden geçirdim... Nihâyet nakillerden kurtuldum, başkalarının yaptıklarından sıyrıldım ve problemlere kendi gözümle bakabildim... Uygulamaya dönüştürülemeyen her teknik ilmin, doğru ile yanlış arasında muâllakta kaldığını gördüm.’
El Cezerî’nin yaşadığı dönemde, târihin ilk robot örnekleri diyebileceğimiz otomatik saatler, abdest alma ya da ikram hizmetinde bulunan makineler; O’nun eliyle günümüzden yüzyıllar önce hayâta geçirilmişti. Bunlara günümüzde ‘otomat’ demek daha doğru ama El Cezerî’nin îcât ettiği mekanizmalar devreye girdiğinde, bu âletler de otomatik olarak çalışıp hareket ediyordu. Enerji kaynağı ise yer çekimi kuvvetiydi... Bu kuvvet, ya düşürülen bir ağırlık, ya boşalan bir kaptaki şamandıra ya da batan bir cisim sâyesinde enerji üretmekteydi.
Leonardo Da Vinci Dâhi Cezerî’nin Kitabını Başucu Kaynağı Yapmıştı
El Cezerî, bilim aşkıyla çalışırken, geleceği nasıl etkileyeceğinden bî haberdi. Çizimlere aktardığı tasarımlarını, Diyarbakır’ın ‘İç Kale’sinde bulunan sarayda hayâta geçirmiş; böylece onlar birer çizim olarak kalmamış, üretilmiş, hattâ gündelik hayatta da kullanılmıştı. ‘Leonardo Da Vinci’ dâhil, ‘Rönesans Dönemi’nde bilim insanlarının ellerinden düşürmeyeceği kitabı; yüzlerce yıl sonra, XVIII. yüzyılın sonu, XIX. yüzyılın başında, Almanya başta olmak üzere; o devrin Avrupa ülkelerinde tercüme edilecek, El Cezerî’nin adı bile anılmadan, XX. asra kadar mühendislik fakültelerinde ders kitabı olarak okutulacaktı!
O kitapta yer alan; ‘hidrolik güçle çalışan bir dönme hareketini, bir öteleme hareketine çeviren krank biyel ve piston sistemleri’ de daha sonra içten yanmalı motorlarla işler hâle getirilecekti… Bu gelişme ise ‘pistonlu pompaların ve buhar makinelerinin’ temelini atıp ‘Sanâyî Devrimi’nin önünü açacaktı. Bir yanda, XIII. asırda, ‘Artuklu Emîri’nin sarayında hayâta geçirilen tasarımlar, diğer yanda XXI. yüzyılda günlük hayâtımızın bir parçası hâline gelen trenler, otomobiller, gemiler, uçaklar, enerji santralleri ve tüm o karmaşık sistemler...
Aradaki bağın, sâdece çağının ötesine uzanan bilim insanı El Cezerî ve O’nun 50-60 çizim içeren, 400 sayfadan ibâret eseri olduğunu, günümüz İslâm dünyası -çoğunluğu uykuya dalmış olan- içerisinde dâhi kaç kişi bilmektedir ki?!
Esen kalın…
SEFA YAPICIOĞLU