Aysel Ateş Abdullazade

Aysel Ateş Abdullazade

Sabah kahvesini Osho ile içmek

Sabah kahvesini içerken boğazımda hissettiğim ısı ile gözümü kapatıp, kadın olmanın nasıl muazzam bir şey olduğunu iliklerime kadar yaşadım. Güzelliği, zarifliği, gücü, duyguları, bunca mükemmelliği içsellikle kendinde taşıyan bir varlık olarak Evrene karşı nankör olmamam gerektiğini o kadar iyi algılıyorum ki. İçimden teşekkürler geçirdim binlerce, kalbimin sesindeki bütünlüğü duydum bunu yaparken. Kadın olmanın enerjisini bir az da yükledim sanki ruhuma. Bu anda gözümü açtım ve tam karşımdaki kitap rafında filozof Osho ile gözgöze geldim. Bu sabah bana Osho eşlik edecekti. Ben de Osho felsefesini sizlerle konuşmak istedim. Ben Osho'nun, her kadının başucu kitabı olması gerektiğine inanıyorum.

Osho, kadın gücü hakkında derin ve çok yönlü görüşlere sahiptir. Onun yaklaşımı, geleneksel ataerkil toplumların kadına yüklediği rolleri ve sınırlamaları eleştirirken, kadının özgün doğasını ve potansiyelini vurgular.

Osho der ki;

Kadın, erkeğin tamamlayıcısı değil, kendine özgü bir bütündür.

Osho, kadının erkeğe bağımlı veya onun bir uzantısı olarak görülmesine karşı çıkar. Ona göre kadın, kendi başına değerli, benzersiz niteliklere ve potansiyele sahip bir bireydir.

Dişil enerjinin önemini vurgulayan Osho, dünyada dengenin sağlanması için dişil enerjinin yeniden keşfedilmesi ve onurlandırılması gerektiğine inanır. Şefkat, sezgi, yaratıcılık, kabul ve besleyicilik gibi özelliklerin dişil enerjiyle özdeş olduğunu ve bunların sadece kadınlara özgü olmadığını, her bireyde var olabileceğini belirtir.

Osho, kadının gücünün dışsal bir mücadele veya rekabetten değil, kendi içsel kaynağından geldiğini vurgular. Sezgisinin derinliği, duygusal zekası, sabrı ve dayanıklılığı gibi özelliklerin kadının doğal gücünü oluşturduğunu ifade eder.

Osho, yüzyıllardır süregelen ataerkil sistemlerin kadını bastırdığını, onu belirli rollere hapsettiğini ve potansiyelini gerçekleştirmesini engellediğini savunur. Kadınların bu toplumsal şartlanmaları sorgulaması ve kendi özgür iradeleriyle yaşamaları gerektiğini belirtir.

Osho, kadın ve erkeğin eşit olduğunu, ancak aynı olmak zorunda olmadıklarını söyler. Her iki cinsiyetin de kendine özgü nitelikleri ve katkıları olduğunu, bunun yanı sıra, sağlıklı bir toplumun bu farklılıkların uyum içinde bir arada var olmasıyla mümkün olacağını ifade eder.

Osho, kadının sevgi, şefkat ve anlayış gibi nitelikleriyle dünyayı dönüştürebilecek büyük bir güce sahip olduğuna inanır. Kadınların daha duyarlı, barışçıl ve sevgi dolu bir dünya yaratmada önemli bir rol oynayabileceğini vurgular.

Özetle, Osho'ya göre kadın gücü, kadının kendi özgün doğasından, içsel potansiyelinden ve dişil enerjisinden kaynaklanır. Toplumsal baskılardan arınmış, kendi özgür iradesiyle yaşayan ve kendi niteliklerini onurlandıran kadın, dünyayı dönüştürebilecek büyük bir güce sahiptir.

Osho, filozof olarak kadını kendine özgü nitelikleri olan, erkekle eşit olmayan ama ondan aşağı da olmayan, benzersiz bir varlık olarak tanımlar. Onun felsefesinde kadın ve erkek, aynı madalyonun iki farklı yüzü gibi, birbirini tamamlayan zıt kutuplardır.

"Onlar ne eşittir ne de eşitsizdir; sadece farklıdırlar. Her ikisinin de kendine has güzelliği ve bireyselliği vardır" diyen filozof kadını duygular, hisler ve ruh halleriyle ilişkilendirir. Erkeğin daha çok mantık ve akıl yoluyla hareket ettiğini söylerken, kadının sezgisel ve duygusal doğasına vurgu yapar.

Kadın, yaşamı üretme yeteneğine sahip tek varlıktır ve bu anlamda erkekten farklı ve özeldir. Kadının yaratıcılığı, erkeğin yaratıcılığından daha besleyicidir.

Osho felsefesi feminist çıkışları gereği yanlış yönlerden yanlış vurgulara, sapmalara neden olabilir. Fakat bu felsefeyi tam anlamı ile idrak eden bireyler Osho'nun aslında her iki cinsi aynı hizada gördüğünü, birbirine köstek değil, destek olması gerektiğini savunur olduğunu anlayacaktır.

Kahven soğumadan, sen de Osho felsefesine küçük bir seyahat edebilirsin, sevgili okuyucum.

Önceki ve Sonraki Yazılar