Esra Tekin Coşkun
SEN NE ARA BÜYÜDÜN?
Hemen hemen hepimiz çocuklarımıza bakıp aynı cümleyi kurmuşuzdur ‘Sen ne ara büyüdün?’
Zamanın müthiş ve bağımsız hızına yetişmenin mümkün olmadığını biliyoruz; öyleyse geçirdiğimiz zamanın kalitesini arttırmaya bakmalı,çünkü aslında zamanın akışı bizim içini nasıl doldurduğumuzla doğru orantılı.Peki nedir bu kaliteli zaman?Bu kavramı da son yıllarda sıkça duyuyoruz.Belki özel hayatımızda ikili ilişkilerimizde belki de ebeveyn olarak bunun peşine düşüyoruz.Bazen geleceğe o kadar odaklanıyoruz ki,gün bize renkli kutularda ödüller sunsa da,gelecek peşinde koşarken farkına bile varmıyoruz.Akışı ve içeriği, şimdi birlikte değerlendirelim istiyorum.
Oyun Terapistleri tarafından sıkça örneği verilen Arthur Sells şöyle diyor:
‘Gün boyunca çok meşguldüm; oynamamızı istediğin küçük oyunları seninle oynamaya zamanım olmadı.Sana pek zaman ayıramadım.Kıyafetlerini yıkar,dikiş diker,yemek yapardım,ama resimli kitabını getirip yaşadığın hazzı benimle paylaşmak istediğinde ‘daha sonra oğlum’derdim.Uyuduktan sonra üstünü örter,dua okur,ışığı kapatır,sessizce kapıyı örterdim.Keşke bir dakika daha kalsaydım;çünkü yaşam kısa,yıllar hızla akıp geçiyor;küçük bir çocuk hızla büyüyor.Değerli sırlarını tuttuğunuz çocuğunuz artık yanınızda değil.Artık resimli kitaplar da yok,oynanacak oyun da yok.Bunların hepsi geride kaldı.Bir zamanlar meşgul olan ellerim hala yerinde;ama günler boş ve uzun.Keşke geri dönüp benden istediğin o küçük şeyleri yapabilme fırsatım olsaydı…’
Yeni nesil anneler kaliteli zamanı çok daha fazla önemsiyorlar, bu işin sevindirici tarafı.Öğrenmeye ve bilinçlenmeye açığız.Bilinçli ebeveynler çocuklarının duygu durumlarını yansıtmalı ve neyi nasıl öğrendiklerini bilmelidirler.Unutmayın tüm gün birlikte olmak,tüm bakımlarını üstlenmek onunla kaliteli zaman geçirdiğiniz anlamına gelmiyor.
Sizin iş hayatınız,ev işleriniz,kişisel bakım ve hobileriniz,okuduğunuz kitap,takip ettiğiniz diziler vb.ne kadar ciddi bir işse,oyun oynamak da bir çocuk için o denli ciddi bir iştir.Çocuk yabancısı olduğu hayatı oyun yoluyla öğrenir,duyularıyla keşfe başlar.Ona haz ve mutluluk veren deneyimler hayata gözlerini açtığı ilk anlardan itibaren anne ve babasının şefkatli dokunuşları, gülüşleriyle başlar.Daha sonra buna birlikte şarkılar söylemeyi eklerseniz beyin gelişiminin temellerine katkıda bulunmuş olacaksınız.Artık kaliteli zaman geçirmeye başlıyorsunuz demektir.Dokunuşlarınızı bir oyuna,gülüşlerinizi birlikte yapmaktan zevk aldığınız bir aktiviteye taşıdığınızda akışa eşlik ederken,içini de doldurmuş oluyorsunuz.
Bir elinizde telefonla arkadaşınıza laf yetiştirirken diğer elinizle çocuğunuz oyalansın diye ona oyuncak uzatmak, onunla oynamak demek değildir.Bir alışveriş merkezinin ya da oyun evinin top havuzuna bırakmak ,onunla oynamak demek değildir.Çocukları kandıramayacağınızı baştan kabul etmeniz gerekir.Evet mümkün olduğunca çok vakit geçirmek,özellikle ilk 30 ay tüm ihtiyaçlarıyla yaşam biçiminiz el verdiğince birebir ilgilenmek,ama kaliteyi göz ardı etmemek…
Kaliteli zaman geçiriyorum diyen aileler şu özellikleri taşıyıp taşımadıklarını gözden geçirmeli:
-Anne,baba olarak çocuğuma duygusal ve sözel olarak yerinde tepkiler veririm,
-Ödül-ceza yerine ,tercih-seçim hakkını sunarım
-Zaman geçirdiğimiz ortamın fiziki koşullarına dikkat ederim
-Uygun oyun malzemelerini kullanırım
-Şartlar ne olursa olsun ilgi gösteririm
-Günümü faaliyet çeşitliliğimizi arttırmak üzere planlamaya çalışırım
Tüm bunları yapıyor ya da yapmaya çalışıyor olun,karşılıklı iletişim ortamı sağlamayı asla ihmal etmeyin.En tehlikeli iletişim biçimi tek yönlü olandır.Çocuğunuzun duygularını,yaşadığı deneyimlerini size aktarmak için ses çıkarmasına,konuşmasına ya da anlatmasına fırsat verin.Kelimelerini ya da cümlelerini tamamlamaya çalışmayın.Devamlı anlatan siz olursanız bu tek yönlü iletişim demektir.
Unutmayın,iyi anne-babalar eşlik ve teşvik edicidir.
Ve çocuğunuzla iyi bir ekip olmak sizi yaşam boyu şanslı kılar.
Hayatın oyunlarıyla tanışmadan,bol bol sizinle oynamasına izin verin,sevgiler.