Yeliz Pesenkurdu

Yeliz Pesenkurdu

SON MODA #tbt

Günlerden Perşembe…

Eski fotoğraf albümlerin yerini dijital platforma bıraktıktan sonra insanların bir nevi geçmişi yad etmek için bekledikleri o meşhur nostaljik gün. Anlamda bir sorun yok sanırım. Ama eksik bir şeyler var sanki! Samimiyetsiz, soğuk, biraz da yavan geliyor.  Amaaaan, ne önemi var ki şimdi? Ben de şuraya bir fotoğraf tutturayım da, şey olmasın bari... Öyle işte yaa, herkes gibi!

Korkma korkma… Herkes gibi olmak seni değersiz yapmaz, diyor içimden biri. Kurtlanma hemen! Şanslısın çünkü insanlar eskisi gibi değil. Artık daha az şeyleri tahmin edebiliyorlar. Çoğu hayal kurmayı bile unutmuş! Hem… Hem düşünsene, herkes gibi davranmak seni birçok aptallıktan muaf bile edebilir. Eder, değil mi? Sürü psikolojisi değil mi? Etmeli elbet! O halde galerimizi açalım ve hemen iyi göründüğümüz bir fotoğrafa tbt yapalım!

Hâlbuki insanlar herkes gibi olmaktan imtina ederken neden birçoğu aynı şeyleri yapıyor? Yok, efendim bu geçen yılın tbt’siydi, bu bir ay öncesinin, bunun tarihini hatırlamıyorum ama paylaş gitsin kim nereden bilecek, falan falan…

Acaba dünya üzerine farklı bir tür bilinç gelse ve görevi sadece gözlem yapmak olsaydı insanlara bakıp ne derdi? Yaşanan bu çelişki karşısında ne hissederdi?

Aslında hisleri bu konuya bulaştırmamalıydım ama an itibariyle olaya yüzeysel bakmış bulunuyorum. Bu bağlamda doğru ya da yanlış göreceli olacaktır. En azından benim için. Neyse mevsim kış ve canım hiçbir şeyi uzatmak istemiyor. Ya da istiyor. Öyle yaa, bir de böyle bir tabir var, başa bela! Canım öyle istiyooo…

Neyse, nerede kalmıştık? Hem herkes gibi olmak zoruna gidecek hem de geçmişin tozlu sayfalarından bir fotoğraf paylaşacaksın. Üstelik altına hikâyesini bile yazmayacaksın. Hatırlamamış olabilirsin, eyvallah. Ama ısrarla paylaşıyorsun!

Neden? Çünkü tbt günü.

Ne var canım bunda? Herkes çatır çatır paylaşıyor işte! 

Aman aman, biraz üstüne gitsen ya kükreyecek ya da küsecek. Peki, bu neden?

Çünkü o fotoğrafta sen de varsın. Etiketlenmişsin lan! Niye boş yapıyorsun ki? Yükle sayfana da bir an önce bitsin bu iş!

Anormal bir durum mu? Yoksa normalin sınırları dâhilinde mi? Vallahi korkulur insanoğlundan.  Dur bir dakka dur şimdi! Kafam karıştı, baştan anlat, n’olcaktı? Bir de n’apsın insanlar bizim anılarınızı, hikâyelerinizi ya da tbt’mizi? Aradaki boşluklar uçurum olsa yine iyi ama daha kendi evinde bile yabancı gibi yaşayanlar var! Bizi anlayacaklarını mı sanıyorsun? Kime, neyi anlatıyoruz ki biz?

Ne komik değil mi? Anılarını sadece iki boyutlu bir fotoğraf karesiyle dijital nesnelere aktarmaya çalışmak, ne büyük delilik! Eskiden herkesin fotoğraf albümü vardı. Ne zaman açıp karıştırsak evin içinde garip bir hava esmeye başlardı. Böyle hafif hüzünlü ama gülümsemeyle karışık… Büyükler, anlata anlata bitiremezdi.

İşin enteresan tarafı bazen o karelerde hiç bulunmamış insanları bile tanımaya başlardın. Dedenin kuzenlerinden tut da ananenin teyzelerine kadar… Bilirdin. Kim ne yapmış, kaç çocuk doğurmuş, nerede öğretmen, nerede doktor…

Yarım kalmamış, tamamlanmış hikâyelerdi hepsi. Ve işin en eğlenceli tarafı da kimin kaşına kaşımız, kimin boyuna boyumuz benzemişti, hepsini öğrenirdik.

Onlar farkında olmadan tamamlanan yanımızdı. 

Belki arka fonda müzik çalmıyordu ama fotoğraf albümüne bakmak, soy ağacı olduğu kadar soy hikâyelerine de bakmaktı.  Hiçbiri net cevap vermiyordu ama bir sürü ipuçlarıyla doluydu.

Haa, bir de dip not düşelim; zaten o zamanlar da kimse ölümsüz olmak istemiyordu.  
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.