Sosyal medya ve rahmet!

Sosyal medya faktörlerini, Facebook’u, İnstagramı, Twitter’in yoğun kullanımını, teknolojiye hayranlık duyan 3 yaşında elinden cep telefonunu düşürmeyen çocuklardan anlayabiliyoruz.

Hepsinin temeli hızlı iletişim,  anlık haber alma, verme dürtüsü, teknolojik etkiden eğitimli görünme çabası ve kendini gösterebilme, ego savaşı var.

Kendimiz eğlenirken, başkalarının hüzün içinde, acı içinde, canlı kalabilme mücadelesi içinde olduğu nedense hiç aklımıza gelmiyor.

Kendimiz yas tutarken, manevi değerlerimiz tavan yaparken, başkalarının mutluluk içinde eğlendiği, hayattan keyif almaya çalıştığı, yaşamın tadını çıkarmaya çalıştığı nedense hiç aklımıza gelmiyor.

Biz gülüyorsak herkes gülsün. Biz üzülüyorsak herkes üzülmeli gibi bir ego.

Sosyal medyayı bu yüzden bazen çok ama çok abartılı buluyorum.

Neresinden bakarsanız bakın, hayatı paylaşmak değil, hayata tutunmak için yanında birilerini bulamayanların, bunalıma girenlerin belki de en çok yer aldığı yer sosyal medya.

Türkçe konuşamayan şair ararsanız orada!

İngilizce bilemeyen entelektüel ararsanız orada!

Bilimden habersiz, mucit mi ararsınız orada!

Saygıyı, sevgiyi yaşayamayan Abaza mı ararsınız orada!

Gerçeklerle tam çelişkiler içinde sosyal medya.

Yalancı çobanın hikayesini okullarda çocuklarımıza, yalan söylemenin manevi ve maddi zararlarının öğretebilmek için anlatırdık.

O hikâye sosyal medya için yok hükmünde.

Yalan söylemek, kadar yalan dinlemeyi,  okumayı ve görünmeyi de seven bir insan topluluğu olduğumuz kesin.

Yılandan korkmam, yalandan korkarım diye atasözü, sosyal medya için yok hükmünde.

Kimsenin kimseyi kandırmaya ihtiyacı yok.

Ama herkes kandırmak ve kanmak için sosyal  medyada hazır.

Hayatında eline hiç gül almayan nice öküzlerin, sosyal medyada bol keseden dağıttığı güllerle romantikleşmeye çalışması gibi.

Kendisine hiç benzemeyen nice ineklerin, yapay kaşlar, gözler ve bedenler içine girmiş sahte güzelleşme çalışması gibi.

Hepsini bir kenara koydum da, geçenlerde sosyal medyadaki paylaşımı gördüğümde beynimden vurulmuşa döndüm.

‘Yok, artık arkadaş’ dedim.

Hem de sesli olarak.

Bir adam, kendisinden bir haylı yaşlı başka bir adamın hastanede, hasta yatağında öldü, ölecek arasındaki haliyle fotoğraf çektirmiş.

Sosyal medyaya da koymuş.

Ölen gömülecek, bir daha çıkmayacak ve bir daha da birlikte çekilmesi mümkün olmayacak.

İşte o fotoğrafı çekebilme başarısı hikayesi!

Üstüne bir şeyler yazmayı da ihmal etmemiş.

‘Babamı kaybettik. Allah rahmet eylesin’

Arkadaş, sen asıl adamlığını kaybetmişsin.

Her gün sosyal medyaya onu yaz, ona rahmet oku!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.