Ekonomiyi sadece istatistiklerle, fiyatlarla, zamlarla değerlendirmek ne derece doğru bir değerlendirme olur gelin onu konuşalım bugün.

Domates kaç para olursa olsun yenecektir. Ekmek gibi, peynir gibi.

Araba fiyatları ne kadar artarsa artsın alınacak, kullanılacaktır. Ev gibi, beyaz eşya gibi.

Asıl tehlike Türkiye’nin dahi beyinleri üzerinde. Bunu kimse konuşmuyor, konuşmak istemiyor ve düşünemiyor.

Geçmiş dönemde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Bulgaristan Türkiye Dostluk Konseyi üyeleri milletvekilleriyle, Bulgaristan’a bir dostluk gezine gazeteci olarak katılmıştım.

Oraları, buraları gezerken, oralarda, buralarda bir şeyler yerken yolun sonu, gezinin merkezi konumunda olan Bulgaristan Meclisi’ne gelmişti.

Bulgaristan’ın o dönem meclis başkanı, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerini, makamında kabul etti. Biz de gazeteciler olarak bu kabul de izleyici olarak yerimizi aldık.

Bulgarca tercümanın çevirisiyle Bulgaristan Meclis Başkanı, Bulgaristan’da yaşayan Türk soydaşlarımızın doğurganlık ve aile kavramına olan bağlılıklarından dolayı ileriki zamanlarda Bulgaristan’da ciddi bir nüfus çoğunluğuna kavuşacağını biraz alaycı, bir şaşkınlık, çok da bilimsel bir şekilde anlattı.

Bulgar Meclis Başkanı, Türklerin çoğalmasını alaylı şekilde anlatırken, konu kendi nüfus yoğunluklarına, Bulgar gençlerine geldiğinde ciddileşti ve hatta hüzünlendi.

Bulgaristan’ın AB’yi girmesiyle birlikte, Bulgar gençlerinin Avrupa’nın bir çok ülkesine göç etmeye başladığını belirten başkan, Bulgaristan’ın özellikte de iyi eğitim görmüş, genç beyinlerini AB ülkelerine kaptırdığından şikâyetçiydi.

Ellerinden bir şey gelmediğini belirten Bulgar Meclis Başkanı, aklı olan, faydası olan gençlerin para kazanmak ve rahat yaşama kavuşmak için bunu yapmalarını doğal kabul edip, Bulgaristan’ın ekonomik olarak AB ülkeleri karşısında güçsüz olmasının bedelini, gençlerini, akıllı beyinlerini kaybederek ödediğini açık ve net söyledi.

AB ülkeleri genişlerken de işte bu nedenle sınırlarını hep genişletmiştir. AB ülkesi yaptığı gelişme aşamasına bile geçmemiş ülkelerden aldığı beyin gücünün değerini, o ülkelerdeki ekonominin zayıflığını bilerek.

Bunları yazarken aklıma en son Koronova Virüs aşısını bulan Almanya’daki iki Türk asıllı bilim adamı geldi.

Türkiye’de son bir, iki yıldır yaşanan, son bir iki aydır da hiç azalmadan artan ekonomik zorlukların nedenini ve sonuçlarını konuşulurken Türkiye Cumhuriyeti’nin idarecilerinin, istatistikler kadar insan faktörünü de dikkate almaları gerekiyor.

Yurt dışında çalışmak, çalışabilmek için iyi derecede yabancı dil kursu eğitimi görmeye giden eğitimli beyin gücümüzün sayısı her gün biraz daha artıyor.

Yani Türkiye, yakın zamanda bu ekonomik dengesizliğe bağlı olarak, eğitimli insanlara verilen maddi yetersizlikler karşılığından büyük bir beyin göçü tehlikesiyle karşı karşıya.

Türkiye beynini kaybederse, ekonomisini bir daha hiç kazanamaz!