Ali EYCE
Yalancı Çoban Avcılığı!
Yıllar yıllar önce de da demiştim, söylemiştim, yazmıştım.
Bilgiyi bulmak zor, bulduğun bilginin doğru olduğunu bilmek ve teyit ettirmek ise daha zor.
Dün sosyal medya üzerinden başlayıp, telefonla mesaj olarak gelen İzmir’in korona virüs bilgileri gönderilmeye başlandı.
Hangi ilçede kaç tane korona virüslü hasta sayısı olduğunu sözüm ona açıklayan bir mesaj.
Sözüm ona bilgi, sözüm ona haber.
İzmir Valiliği gece saatlerinde, bütün mücadele düşüncesine bir yanda tutup, bu yalan bilgiyi, haberi yalanlayan bir açıklama yapmak zorunda kaldı.
Bilgilerin gerçek dışı olduğunu, konuyla ilgili yasal takibin başlatıldığını yazdı.
Yalan bilgiyi çok insan duydu ama yalan olduğunun açıklamasını kaç kişi duydu bilinmez.
Ama ortada koca bir yalan hala dönüp, duruyor.
Şimdi sormak isterim, o yalan bilgiyi, doğrulatmadığı bilgiyi, yayan kişiye, eline ne geçti.
Menemen, Karşıyaka, Karabağlar korktu da sen mutlu mu oldun?
Buca, Bayraklı, Bornova endişe içinde oldu da sen keyif mi aldın?
Ya da bu bilgiyi yayılmasını sağlayarak kendini kâşif falan mı sandın.
Bir toplumu iki türlü zehirlersiniz.
Ya aşına zehri katıp yedirerek, ya da beynine yalan bilgileri sokarak.
Yemekten zehirleneni hastaneye kaldırıp, zehri tıbbi müdahale ile vücudundan atmaya çalışırsınız, başarılı olursunuz da, beynini zehirlediğiniz insanların beynini bilgisayar gibi reset atamazsın, o zehir bir ömür beyinde kalıcı etkilerini gösterir.
Önerim şu ki, bu tür bilgileri yayanlara, ‘Sahte Yayıncılık’ diye bir Türk Ceza Kanunu maddesi çıkarıp, caydırıcı maddi ve manevi cezalar verilmeli.
Yoksa işinizi, gücünüzü bırakıp, ‘Bu haber yalan’, ‘Bu bilgi yalan’ diye açıklamalar yapmak zorunda kalırsınız.
Yalancı çoban avcılığına çıkarsınız!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.