Nurten Ağaçbiçer
YENİ BİR ÇAĞRI İŞİTMİŞ OLSAYDIK!
Hayatın en büyük gerçeği olan ölümün, bize ne kadar yakın olduğunu gördük hep beraber.
Ölüm hiçbirimizden uzak değil, göze görünmeyen bir virüs kadar yakın bize.
Şimdi bu fırtınanın geçmesini ve tekrardan alışık olduğumuz düzene geri dönmeyi bekliyoruz.
Hazır beklerken bir fırsat yaratalım… Bakalım, gözden geçirelim, bir check edelim kendimizi.
Dış dünya ve kendimizle ilgili algılarımızı derinden ve yeni bir gözle.
Bildiğimiz bilgilerin doğru ve artık değişmez olduğu yanılgısından çıkarak;
Bilgi kaynaklarının bolluğundan kendimize göre aldığımız anlayışlardan,
Kaynağını bilmediğimiz bilgilerin, doğruluğundan emin olduğumuz hallerden,
Artık bütün bilgilere sahibim deyip kapattığımız kapılardan,
Sorgulamadan doğru sandığımız gerçeğiyle alakası olmayan ruhani bilgilerden,
Bütün bunlardan özgürleşerek, kalbimizin iç sesini dinleyerek.
Çağımızda açığa çıkan yeni insan modelinin bakış açısına sahip olan bize…
Günümüzde çok gelişmiş ve giderek daha da büyüyen spritüal bilgilerin yarattığı bize…
Kişisel gelişim, psikoloji, her türlü enerjisel çalışmalar, nefes çalışmaları, meditasyonlarla, bin bir uygulamalarla gelişen bize…
Ya da ateist, deist, materyalist, sosyalist…her türlü ist’li bakış açısına sahip bize…
Kısacası ne tür bakış açısına ve inanca sahip olursak olalım, Biz’e seslenildiğini düşünelim.
Tarihin her devrinde olduğu gibi bu devirde de dünya insanlarının Rab’leri tarafından hatırlandığını bilerek;
O’nun insanların birlikte yaşamak ve ilerlemek için ihtiyaç duydukları ahlaki ve ruhani bilgiyi göndererek bağış kapılarını açtığını da inanarak.
Dünyada yaşayan bütün insanlara seslenen Tanrının, yeni bir çağrısı olduğunu bilgisini duysak.
Ve bu bilgileri Tanrının yeni bir elçisi aracılığıyla yolladığını bilsek.
Onun ezelden ebediyete kadar insanlara ulaşmasının yolunun ilahi eğitmenlerle olduğu bilgisine dayanarak…araştırmaya değer görsek.
Bu çağda yaşayan insanların acil ihtiyacı olan ruhani bilgileri, onun vasıtasıyla yolladığını varsaysak.
Ve onun getirdiği bilgilerin, şu anda insanların bütün sorunlarına çare olacak ilaç olduğunu bilsek.
Bu zamana kadar bildiğimiz bütün kavramları yeniden günümüzün ihtiyacına göre farklı bir bakış açısıyla tanımlıyor olsa, o kutsal sözler.
Bu sözler ki insanın ruhunu yükselten, hayranlık içinde bırakan ve dönüşüme uğratan,
Bencil menfaatin diken ve çalılarından kendini kurtarmaya kararlı bir hale getiren sözler olsa.
Ve onun kaleminden bir nehir gibi akan sözlerde, muazzam çeşitlilikte ve niteliği çok yüce armağanlar bulsak.
Bu sözler bizi,” insanlık ailesinin birliğini” prensibini ortak yaşamın merkezine koysa.
Bu amaç da insanlığın hem içsel yaşamını hem de dış koşullarını dönüşüme uğratsa.
O sözler, çağımızın birbiriyle çatışır gibi gözüken güçlerini uzlaştırsa;
Bilim ve din, birlik ve çeşitlilik, özgürlük ve düzen, bireysel haklar ve sosyal sorumluluklar gibi.
Onun getirdiği öğretilerle insan ruhunun asaletine tanık olsak ve bu prensipler doğrultusunda yaşamımızın seviyesini yükseltsek.
İnsan ruhunu kendi gerçek makamına layık olmayan maddi içgüdülerin baskısından özgürleştirmeyi sağlasa onlar.
Güzel ameller, nazik sözler ve doğru davranış çağrısı yapan bu sözlerle insanlığa hizmet etsek.
Ve dese ki o sözler bize; “Din insanlar arasında birlik, sevgi, kardeşlik, uyum ve barış sebebidir. Aksi halde insanlar arasında ayırım, kavga ve savaşa sebep olacaksa yokluğu varlığından iyidir”
Ve o bilgiler hepimizi ilahi öğretiler üzerine yükselecek bir dünya medeniyeti kurma görevine davet etse…
Ne cevap verirdik bu çağrıya?
Sayısız tehlikenin tehdidi altındaki insan ırkının özlem dolu umudu olarak görebilir miydik O’nu?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.