İş insanı Cengiz Sunsal’ın yaşadıkları tam da başlıktaki gibi.

Çeşmeli iş insanı Sunsal kendi evine zarar verecek şekilde tadilat yapan villa için hukuki olarak haklarını aradı.
Hem mahkemeler önünde, hem de Çeşme Belediyesi’nin imarla ilgili birimlerinde.

Mahkemeler haklı gördü, Çeşme Belediyesi’ndeki encümende yaptığı incelemeyle tadilat adında villada yapılan değişikliklerin hukuka aykırı olması nedeniyle iki defa yıkım kararı verdi.

Sonuç ne derseniz, tam bir komedi!

Mahkemenin kararı var, belediyenin kararı var, yıkım için her şey hukuku anlamda kararında; ancak yıkabilecek irade yok!

İki defa yıkım kararı alan Çeşme Belediyesi encümeni bu kararı alırken üzerine düşeni yaptığını düşünerek hareket ettiği belli.

Yıkım kararı verilen villanın yapılan yerleri olduğu gibi yıllarca duruyor.
Kim, ne kararı alırsa alsın!
'Kimse yıkamaz, kıymaya dahi teşebbüs edemez’ gibisinden bir duruş var.

İster istemez insanın aklına şu soru geliyor.

Çeşme Belediyesi var mı?

Var!

Çeşme Belediyesi’nin başkanı var mı?

Var!

Başkan Ekrem Oran, yeri geldi mi gürlediği, yeri geldi mi meydan okuduğu, yeri geldi mi yapılamaz denen şeyleri mücadele ederek, kararlılıkla yapabiliyor ise ki; yapıyor!

O mücadele, o kararlılık, o yapabilirlik bu kaçak olduğu tespit edilen villa da ne oluyor?

Neden mücadele ruhu sakinleşiyor!

Neden kararlı tutumu kararsızları oynuyor!

Neden yapabileceği şeyi yapılamıyor!

Hukuken villanın kaçak yapı sayılmasının, idari olarak encümende yakım kararı verilmesinin arkasında cevap bekleyen sorular bu!

Türkiye’nin en büyük turizm merkezlerinden birisi olan, yazın nüfusu milyonları aşan, belediye kasasına milyarlar dolan Çeşme’nin belediyesinden umarım, ‘Yıkım için gerekli ekipman yok. İhaleye çıktık, yıkabilecekte bulanamadı” gibisinden bir cevap gelmez.

Sorunun içinde soru çıkarmak zorunda kalmayız! 'Yıkım'