Nilgün Akyüz
YÜZYILLIK YALNIZLIK’IN HOROZU
Sevgili Marquez’in ‘’ Yüzyıllık Yalnızlık ‘’ romanını okuyanlar bilirler. Orada her sabah öten bir horoz vardır. Büyülü gerçekçilik akımının en büyük temsilcilerinden biri olan yazarımız, acaba bu horoza ne gibi anlamlar yüklemiştir? Okuyanların her biri bir anlam yüklemiş midir bilemem ama Marquez, anılarında bununla ilgili çok güzel bir anekdot anlatır. Bir gün torununun da eğitim gördüğü sınıfta öğretmen, Marquez’in bu romanında geçen horozun içerdiği anlamları yazmasını ister çocuklardan. Bütün çocuklar ellerinden geldiğince yazarken Marquez’in torunu, onun sadece bir horoz olduğunu ve sabahları öttüğünü yazar ve kağıdını verir. Öğretmenin bu cevaba ne kadar şaşırdığını tahmin edersiniz. Koskoca yazarın bu kadar anlam bağı güçlü bir eserde horoza bir anlam yüklememesi mümkün müdür? Olayı öğrenen Marquez’in cevabı son derece basittir: Evet, o sadece bir horoz.
Evet sevgili dostlar. Bu anekdotu her hatırladığımda aklıma şu gelir: Biz insanoğlu yaşadığımız her şeye fazla mı anlam yüklüyoruz ve yüklediğimiz anlamların içinde boğulup gidiyor muyuz? Olaylar karşısında yalın düşünme yetimizi ne zaman kaybettik? Kaybettik diyorum çünkü anlam arayışımızı çok anlamsız alanlara yöneltmemize neden oldu bu.
Katmanlı düşünmek çağımızın gereğidir. Bu sayede pek çok sorunumuza çözüm buluruz. Ancak bu derinlemesine baktığımızı düşündüğümüz kimi şey gözümüzün önünde duran bazı gerçekleri engelliyor diye düşünüyorum.
Medya dilinin buna en güzel örnek olduğunu düşünüyorum. Bir hikaye paylaşıyoruz göndermelerle dolu olduğunu düşünüyoruz, doğru yere ulaşmasını bekliyoruz. Eskiden elimizde böyle telefonlar yoktu ve biz eve gelen misafirlerimize fotoğraf albümlerimizi gösterirdik. Şimdi ise çağımızın gereği anlık paylaşımlarımızı yapıyor ve bir mesajı iletmesini bekliyoruz Marquez’in horozu gibi.
Daha sade bakmayı kaybetmeseydik anlık paylaşımlarımızın ardındaki trajediyi görebilirdik belki de. Mutlu olduğumuzu, inanılmaz eğlenceli bir şeyler yaptığımızı paylaşımlarla kanıtlamaya ihtiyacımız var mı ki? Anı ölümsüzleştirmek harikadır, kaydetmek geçmiş hafızasını oluşturmak adına çok kıymetlidir ama her anı gösterme ihtiyacı sanırım bunu tam tersi bir anlamı da çağrıştırıyor: mutlu olma isteğimizi. Paylaşımlarımızı yaparken neden buna ihtiyaç duyduğumuzu sorgularsak daha sağlıklı paylaşımların ortaya çıkacağına inanıyorum.
İletişimde de ciddi bir sıkıntı oluşturduğunu düşünüyorum bunun. Bazı zamanlar daha sade düşünmekte ve değerlendirmekte fayda var. Acaba bunu mu dedi, bunu mu söylemek istedi yerine ne dediğine odaklanmak. Net değilse de kurgulamak yerine direk ne anlatmak istediğini sormak. Böylece hiç gereksiz derinliklere girmeden sade cevaplara odaklanmak. İletişimlerimizde bir fark yaratacağını düşünüyorum bunun.
Bazen gerçekten sadece basitliğe ihtiyacımız var. Çünkü dünya biz onu karıştırmadan da yeterince karmaşık. Yeri geldiğinde düşünce düzeyimizi derin bir yola sokarak yeri geldiğinde de temel anlamları kaçırmamak için daha sade bakmayı deneyelim. Tıpkı Marquez’in horozu gibi. Bazen horoz sadece bir horozdur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.