Neslihan EROĞLU
ZAMAN KAVRAMI ÜZERİNE
Hayat akıp gidiyor bir şekilde, onu durdurmak imkânsız. Bir bakmışız ki 5 15 25 75 ve nokta. Bazen daha kısa ve bazen de daha uzun yani kendisini anlamak tam bir kaos.
Herkes için tanımı farklı olan zamanın, bendeki tanımı sonsuz bir başlangıç ile sonsuz bir geleceğin içinde yer alan, onun bir parçası olabilmek için süregelen bir vakitte, ana rahmine düşüp varlık kazandığımız andan itibaren, gözlerimizi kapatıncaya dek rol kazanmak ve bizden sonra da var olacak sonsuz bir müzmindir.
Düşünen, anlayan ve sorgulayan varlık yani insan hayattan haz almak, mutlu olmak ve iyi yaşamak ister fakat amaçlar, idealler, gelecek kaygısı ve çalışmanın getirdiği yorgunluklar derken sonunda birikir acılar, kendisiyle konuşur, kendisiyle konuşmaktan da yorulur insan. Gözleri sürekli bir dost arar fakat dost görünümlü insanların arasında yalnızlıktan kaybolur. Birine dokunur bir umuda, bir maviye… Hayat ışığıyla gülümserken ona mavi kuşkusuz dokunacaktır hayatına peki ya söndürürse ışıklarını? İşte o zaman mahzun halde bir yol arar ve girdiği ilk yoldan içeri girdiğinde ya bir tan yeri görür ya da başka bir karanlığa yol alır.
Tek bir gerçek vardır oda hayatını belirleyen ana teması yani kaderi. Bana göre kader sonsuz bir okyanustur ve insan yolcu gemisi. Dümen benim kontrolümde ve evet yoldayken şiddetli fırtınalarla karşılaşabilirim. Beni kaptan eden, gemiyi fırtınadan nasıl koruduğum ve dümeni ne yöne çevirdiğimdir.
Biz bu dünyaya ağlayarak geldik demek ki asıl gerçek ruhun derinliklerinde ve yaşanmamışlarda gizlidir. Her insan hayatın kendisine biçmiş olduğu rolü oynar. Kader senin yapamadıklarında gizlidir. Sen cenneti de cehennemi de ruhunda yaşarsın. İnancın senin ruhunda gizlidir. Acılarına gülümseyerek bak çünkü sahnedesin şimdi. Öyle bir an gelir ki nefesin kesilir, kulağın sağır, bedenin soğuk kesilir, Azrail’in sana sevda kesilir sonra bir an kavuşmak istersin, yorgun bedenin teslim olmak ister. Tıpkı bir sevgiliye teslim olmak gibi… Hasretle çağırır yağmurun verdiği toprak kokusu. Anılar gözünün önünden bir şerit gibi geçiverir. Hıçkırıkların büyür, çaresizliğin seni güçsüz bırakır. Bir gün perden kapanır ve herkes seni alkışlarla uğurlar. O gün canını yakan herkesin perdenin arkasında, rolünü bitirmeni beklediğini gördüğünde aslında flash ışığı kadar kısa bir zamana ne kadar gereksiz acılar biriktirdiğini gördüğünde son kez gülümsersin çünkü hayat zamanda sana biçilen andır. sen yeter ki onu değerlendirmesini bil.
Ne dün gelebilir, ne de yarın yaşama garantisi verebilir unutma kaybettiğinde yerine koyamayacağın tek hazinen zamandır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.