Banu Pirinçcioğlu
30 YIL ÖNCE 30 YIL SONRA
Bir dizi var, yeni başlamış. O kadar çok sosyal medyada gündem olmuş ki, merak ettim izledim.
Diziden ziyade daha çok belgesel gibi aslında. Çünkü bütün hikaye ünlü bir psikiyatristin kitabından uyarlanmış. Gerçek hikayeler.
Seans izliyorsunuz aslında. Bölüm boyunca en az bir saat süren seans var.
İzlerken içim şişti. Çok ağladım.
Ağladım çünkü birileri gerçekten bu olayları yaşamıştı.
Hele Meliha diye bir kadının hikayesi var ki, uykumu kaçırdı. Hani birşey içinizi huzursuz eder, nedir bilmezsiniz. İşte öyle oldum bütün gün.
Meliha altı kardeşi ve anne babasıyla bir köyde yaşıyor. O zamanlar 8 yaşında.
Annesi eski bir hayat kadını. Babası kurtarmış kadını bu hayattan, çekip alıp evlenmiş. Milletin çenesini çekmemek için de ormanda küçük bir ev yapıp orada yaşamışlar.
Yok ama yetmemiş. Dağın başına da kaçsalar, kirli kafalar onları rahat bırakmamış. Dağın tepesinde de gidip bulmuşlar. Babayı öldürüp kadının ve daha da korkuncu henüz 13 yaşındaki kızın ırzına geçmişler.
El kadar çocuklar bunları yaşamak zorunda kalmış. Sonunda anne delirip ölmüş ve en büyüğü 13 yaşındaki çocuklar kalkıp şehre kaçmak zorunda kalmış.
Hani köylü korur kollardı? Eskiden köylü milletin efendisiydi hani?
Hikayenin bu kadarı yeterli sanırım nasıl bir dehşet olduğunu anlatmaya. 6 çocuk koskoca dünyada bir başına ne yapmış diye merak ederseniz açın izleyin. Lakin benim anlatmak istediğim dizi değil.
Bu olay en az 30 sene önce gerçekleşmiş.
Diyeceksiniz ki, o zamanlar cehalet çoktu, ondan olmuştur.
Yanlış.
Şu anda aynı bağnazlık, aynı cahillik daha da artmış ve hiddetlenmiş şekilde aramızda. İmkanların artıp, gelişmenin bu kadar durduğu tek ülke biz miyiz?
Açın bakın sosyal medyayı. Şehir şehir gezip araştırma yapmanıza gerek yok. Sosyal medya size en gerçek gündemi veriyor zaten.
Eteğinin boyu kısa diye küçücük çocuklara söylenen sözleri bir okuyun.
İki sevgili elele geziyor diye yapılan linçlere bir bakın.
Çok yakın zamanda yaşadığımız aşure isteyen hemşireye yazılan çirkinlikleri herkes okudu.
Demek ki zihinler hala çok kirli.
Bu da şu demek oluyor ki, 30 sene önce dağın başında 6 çocuklu bir aileye acımayan çirkin beyinler, bugün aynı şey olsa yine acımayacaklar.
Çok korkunç değil mi?
Asla güvende olmamak sizi de ürkütmüyor mu?
Bu kadar hastalıklı beyinlerin aramızda olması, üstelik yanıbaşımızda olması tehlikeli değil mi?
Çocuklar tehlikede, kadınlar tehlikede.
Çünkü beyinler kirli, çirkin,cahil.
Cahil babalar cahil çocuklar büyütüyor. Çok korkunç, çok tehlikeli.
Köylü zaten çok cahil. Ama şehirdekinin de ondan kalır yanı yok. Eğitim, öğretim denilen şey hiç işe yaramamış. Ne öğrenmiş, ne ilerlemiş.
Şehrin göbeğinde yaşayıp 1900 lerin başındaymış gibi yaşayan beyinler var.
Yani özetle, 30 sene önce yaşananların aynısı şu aydınlık günümüzde de yaşanıyor.
Ne kadar vahim değil mi?