Nilgün Akyüz
DISTOPYA BİZE NE ANLATIR?
Uzun zamandır yazmak istediğim bir konuydu. Ütopyayı zamanla öğrenmiştik ama bu distopya nereden çıktı diye merak edenlere önce kısa bir giriş yapalım. Gelecekte olabilecek olumsuz toplumları tanımlamak için kullanılan bir sözcük. Ütopik bir toplum anlayışının antitezi olarak kullanılıyor. Günümüzde daha çok kullanılır olması sanırım ütopik bir dünya yaratma hayallerimizin çok da gerçekleşecek gibi durmaması.
Thomas More ‘’Ütopya ‘’ adlı kitabında bize öyle bir dünya çizer ki etkilenmemek mümkün değil. Herkesin tarımdan anladığı, genelde aynı giysilerin giyildiği, günün belli saatlerinin çalışmayla geçtiği, yemeklerin beraber yendiği, dinsel baskı ve zorbalığın olmadığı, mülkiyet kavramının tanınmadığı bir sisteme sahip. Bunlar ilk aklıma gelenler. Gerçekten de tam bir ütopya. İşte bu yüzden ütopya yerine distopya bugün daha çok bize hitap ediyor bana göre. Zaman ilerledikçe, medeniyetler geliştikçe zannediyoruz ki savaşların olmadığı, insanın insana kulluğunu ortadan kaldıracak bir dünya yaratacağız. Tam tersine daha kötücül bir dünyanın kapılarını zorluyoruz.
O zaman gelin şu distopik eserlerden neler çıkarabiliriz, bari onlara bakalım. Bu kadar yazılmasının bir nedeni olmalıdır diye düşünüyorum.
İlk ele almamız gerekenin tabi ki George Orwell’ ın ‘’1984’’ adlı kitabı olduğunu düşünüyorum. Orada beni en çok etkileyen, her yerden izleniyor oluşunuzdu. Rüyalarınızda bile kayda alınıyordunuz. Tarihi yok etmekle görevli bir sistemin içinde adeta bir robot edasıyla çalışan kahramanımız, günümüzün yaklaşımlarına benzer birçok şeyle karşı karşıya kalıyordu. Elinde akıllı telefonu olanlar bilirler. Ne zaman bir alet, bir eşya almaya niyet etseniz ve bunu sesli olarak dillendirseniz elinizdeki telefon bir süre sonra sizi o ürünlerle buluşturmaya başlıyor. İyi bir şey için dinlendiğinizi düşünebilirsiniz ama her zaman her şey antiteziyle var olur. Yani diyeceğim o ki Winston ile benzeşen yanlarımız olmadığını kimse söyleyemez. Sadece bu olsa iyi. Büyük bir beyin yıkama faaliyeti var. Kendinizi özgürce ifade edemediğiniz ve en yakınını olduğunu düşündüğünüz insanlar tarafından düşünce polislerine şikayet ediliyorsunuz. Winston, yalnız olmadığını anlayıp birtakım faaliyetlerde bulununca geldiği nokta ne yazık ki beyninin yıkanması olur. Düşünmemek en iyisidir.
Orwell, kırklı yıllarda bu yapıtı kaleme aldığında belki de sadece ait olduğu dünyanın sınırlarını zorladığını düşünüyordu. Kitabı bugün yazsaydı içinde daha fazla ilginçlikler (!) bulacağımıza eminim.
Gelelim en çok etkilendiğim diğer yazara. 1973’ te kaybettiğimiz Margaret Atwood. Bana göre inanılmaz bir kurgu ustası bir o kadar da korkutucu.’’ Damızlık Kızın Öyküsü’’ kadın haklarının tersine döndüğünde çıkacak sonucu incelemiştir.
Kadınlar için özgürlükler geride kalmış, okumanın, konuşmanın, özel eşyalar edinmenin, yazmanın yasak olduğu bir dünyaya gözlerini açmışlardır. Aslında bütün bunlar yavaş yavaş olurken son noktaya asla gelinemeyeceği düşüncesi hakimdir. Ve kahramanımız olan Offred, eşi ve çocuğuyla kaçmaya karar verdiğinde her şey için çok geçtir. Yakalanır ve damızlık olarak eğitim almaya başlar. Sıkı bir eğitimden geçirilir. Artık görevi verildiği evde generale ve eşine çocuk vermektir. Bu dünya da yine gözetlenenlerin yeridir.
Kitabın beni en çok etkileyen tarafı, bunları bir distopya olarak algılayamamam. Maalesef ki yaşadığımız dünyada ne kadar ilerlediğimizi düşünürsek düşünelim bu muamelelere maruz kalan binlerce kadın vardır.
Distopik romanlara örnek verebileceğimiz birçok roman var ancak bu ikisinin bile gelecek üzerinde ciddi fikirler edinmemize yardımı oluyor. Nasıl ki bilim kurgu romanlarını yıllarca kurgu bilimi olarak okuduysak aynı durumun burada da geçerli olduğunu düşünüyorum: Gelecek hakkında birer fragman. Bu senaryolar birilerinin aklına geliyorsa ortak bir akıl tutulmasında yaşanması muhtemel parçalara bakıyoruz demektir. Nasıl ki tarih bize birtakım dersler sunuyorsa distopik romanlar da bize yeni gelecek senaryoları sunuyor olabilir. Vakit varken diyorum bir şeyleri değiştirmek için farkındalık mı geliştirsek? Düşünmek hala mümkünken!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.