Nilgün Akyüz
DUYGU DURUMU 2
İyi hissetmek hepimizin hakkı. Kendimizi iyi hissettiğimiz her an hayatı algılama şeklimiz de değişiyor. Kendinizi depresif hissettiğiniz anlarda aklınızdan geçen düşünceyi belirleyin. Algınızın bu düşünceye göre nasıl değiştiğini fark edeceksiniz. Demek ki gerçekten de düşüncelerimiz bizi belirliyor.
Geçen hafta düşüncelerimize etkileyen çarpıtmalardan bahsetmeye başlamıştık. Bunlardan üçüncüsü de ‘’olumsuzu geçersiz kılmak’’ olarak geçiyor. Yıkıcı bir çarpıtma olduğunu söyleyebiliriz. Adı üstünde olumluyu öyle bir düşünce süzgecinden geçiriyorsunuz ki artık olumlu olmaktan çıkıp tam bir olumsuzluk abidesi oluyor. Sizi öven bir insana verdiğiniz tepkileri düşünün. Kabul edip teşekkür mü ediyorsunuz yoksa basite indirgeyip herkesin yapabileceğini, çok da önemli bir şey olmadığını mı anlatmaya başlıyorsunuz? Kendimize yapabileceğimiz en büyük kötülüklerden biri, kendimizi değerli görmemek. Çünkü kendimizi değerli görmediğimizde hiçbir iyi söze, davranışa da layık olmadığımızı düşünüyoruz. Düşünsenize kenara atılmış bir eşya muamelesini kendimize yapıyoruz. Böyle bir durumda mutlu olma şansımız var mı?
Gelelim sonuçlara atlamaya. Bunun içinde zihin okuma ve falcılık yapma var. İletişimde bizi en çok geriye atan, zihin okumadır. Zihin okumaları fazla olan birinin huzurlu olması mümkün değildir. Karşımızdakinin söyleyemediğini hissetme yeteneği diyelim buna. Her durumda karşımızdakinin söylemediği şeyleri kendi zihnimizde tamamlar ve söylemiş kabul ederiz. İyi de nereden biliyoruz öyle söyleyeceğini? Aslında bilemeyiz. Birini çok iyi tanıdığımızı düşündüğümüz zamanlarda bile tam olarak bilemeyebiliriz. Çünkü insan, karmaşık bir varlıktır. Her zaman bizi yanıltabilir. Bir arkadaşımızın aradığımız halde bize niye dönmediğini bilemeyiz ancak tahmin yürütebiliriz ancak bunun da yıkıcı olabileciğini bildiğimiz için her zaman o kişiden öğrenmekte yarar var diye düşünüyorum.
Bu zihin okumaları en çok da evliliklerde görüyoruz. Ben senin niye böyle davrandığını çok iyi biliyorum, deriz. Aslında tahminden öteye geçemeyiz. Her zaman net bir şekilde karşı taraftan bunu öğrenmekte fayda var.
Elinizde tahmini bir bilgi var ve siz bunu gerçek kabul ediyorsunuz. Başınıza kötü şeyler geleceğini düşünmek ve buna inanmak falcılık yapmaktır. Evet fal baktırmayı sevebilirsiniz ancak fala bağlı kalıp sadece onu kabul etmek, bizi bir yere götürmez. Kendimizle ilgili kehanetlerde bulunmak, çoğu zaman duygu durumumuzu aşağı çeken bir durumdur. Hiçbirimizin geleceği okuma şansı yok.
Duygusal kararlar, hemen hemen bütün depresyonlara eşlik eden bir çarpıtmadır. Hissettiğimizi doğru kabul etme eylemi. Duygularımız işin içine girdiğinde bir gerçeklik abidesine çarpmış gibi oluruz. Duygularımız düşüncelerimizi yaratır ancak burada atladığımız bir şey var: ya duygularımız çarpıtılmışsa. O zaman gereksiz yere kendimizi üzgün, başarısız, suçlu hissederiz. Burada duygularımızı yaratan düşüncelerimizin gerçekliğini sorgulamalıyız. Çünkü yanlış bir düşünce, bizi olumsuz bir duyguya yönlendirecek o da bizde olumsuz bir döngü yaratacaktır. Yani her kendimizi başarısız hissettiğimizde bu, başarısız olduğumuz anlamına gelmemektedir.
Bunun gibi daha beş çarpıtmamız daha var. Ancak hepsinde farkına varmamız gereken şey, duygu durumumuzu bizim yarattığımızdır. Çoğu zaman ‘’İyi düşün iyi şeyler olsun’’ dememizin sebebi budur. Belki de kendi duygularımızı tanımak, neye nasıl tepki verdiğimizi, hangi düşünce tuzaklarına düştüğümüzü fark ederek başlayabiliriz işe. İnsan, gerçekten de kendinin mimarıdır. İstersek güzel bir şey yaratıp geçip karşısına seyredebiliriz istersek de viran bir yapı haline gelip her türlü etkiye açık bir insan olabiliriz. Seçim sizin sevgili dostlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.