EIFFEL KULESİ’Nİ İKİ KEZ SATMAYI BAŞARAN DOLANDIRICI; ‘VICTOR LUSTIG’

Değerli Okurlar;

Târih boyunca, yüz kızartıcı meslekleri nedeniyle elde ettikleri kötü şöhretlerine nazaran halk arasında yüksek bir sempati de kazanmayı başarmış, sayısız şahsiyet gelip geçmiştir. Bunlar arasında, çok yakın dönemlere doğru bir bakış attığımızda; ‘Galata Köprüsü’nü satmakla tanınan meşhur dolandırıcı ‘Sülün Osman’ı duymayan kalmamıştır diye düşünmekteyim.

Ancak dikkatlerinizi, yine yakın döneme dâir daha az bilinen, ‘ecnebî’ bir usta dolandırıcıya yöneltmek niyetindeyim. ‘Eiffel Kulesi’ni tam iki kez satmayı başaran; ‘Victor Lustig’e…   

 

Dolandırıcılar Kralı Lustig

 

Victor Lustig, göçmen bir Çek ailenin mensubuydu. Babası, yaşadıkları küçük kasabada belediye başkanı seçilmeye başarmış, orta hâlli ve dürüst bir adamdı. Kariyerine küçük suçlarla başlayarak; hırsızlık, cepçilik vb. sanatlarda(!) ilerleyen Lustig, sayısız kumar hilesi öğrendikten sonra, Avrupa ve Kuzey Amerika arasında seyreden lüks yolcu gemilerinde bulunan birçok zengini, hedef olarak seçmişti.

Eiffel Kulesi’ni satma öyküsü ise 1925 yılında, bir gazetede bakımı oldukça pahalıya mâl olduğu için sökülmesi gerektiği ile ilgili bir yazı okumasıyla başlamıştı. Lustig’in zihninde, haberi okur okumaz bir şimşek çakar... Eiffel Kulesi’ni açgözlü ama saf bir işadamına hurda olarak satabilme fikri! İlk iş olarak, kendisini ‘Fransız Bayındırlık Bakanlığı’ görevlisi olarak tanıttığı ve Eiffel Kulesi’ne teklif vermelerini istediği bir mektubu, Paris’in en tanınmış hurda tüccarlarına göndermek olur.

Mektubu alan beş işadamı, dâveti ciddiye alıp otele geldiğinde, hepsine burada yapacakları konuşmalarının gizli kalacağı konusunda yemin ettirip sonra da Eiffel Kulesi’nin yıkılma tehlikesinde olduğunu ve sökülmesi gerekeceğini söyler. Bu nedenle ünlü anıtın hurda demirleri için fiyat teklifi ister. Lustig, böylesine sevilen ulusal bir anıt için kamuoyunun tepkisi büyük olacağından, bakanlığın böyle gizli bir toplantı ve yeminlere başvurduğunu da açıklamayı ihmâl etmez.

C:\Users\Sefa\Desktop\jljlgg_6285.jpg

Bir hafta içinde teklifler verilir. Lustig, hurda tüccarı ‘Andre Poisson’un teklifini kabûl eder; çünkü içlerinde en saf olan kişi, odur. Anlaşma yapılır... Lustig’in sekreteri ‘Collins’in de tanıştırıldığı son toplantıda, iş için kaparo olarak banka çeki verilir. Üçkâğıtçılar, bunun ardından ustaca bir darbe daha indirirler... İşi kolaylaştırmak için yetkililere rüşvet vermeleri gerekeceğini söylerler… Hurdacı, buna da râzı olur ve bu kez rüşveti nakit olarak öder. İçinde bir parça dâhi kuşku varsa, artık o da giderilmiştir. Çünkü rüşvet, adamların gerçekten bakanlıktan olduklarının âdetâ kanıtı niteliğini taşımaktadır!

Lustig ile Collins, parayı aldıktan sonra, 24 saat içinde ülkeyi terk ederler. Ancak sahtekârlıklarının ardından kopmasını bekledikleri gürültü bir türlü gelmemiştir.  Çünkü aldatıldığını anlayan hurda tüccarı, utancından ve ticârî kariyeri zedeleneceğinden dolayı dolandırıldığını polise bildirememiştir.

Lustig ve sözde sekreteri, şikâyet edilmediklerini anlayınca, aynı oyunu bir kez daha tezgâhlayıp Eiffel Kulesi’ni bir başka hurdacıya daha satarlar. Fakat bu defâ dolandırılan işadamı polise başvurmaktan çekinmez. Afişleri, Avrupa’nın her tarafına dağıtılan ve en çok aranan suçlular arasına giren ikili, çözümü yeniden ABD’ye kaçmakta bulur...

Lustig, 1934 yılında sahtecilik suçundan tutuklanır; hapisten kaçar, ancak bir yıl sonra tekrar yakalanır. 1947 yılında, kendisi gibi meşhur ‘Alcatraz Hapishânesi’nde cezâsını çekerken ölür. Bugün, Avrupa’da Lustig’i kime sorsanız; ‘Dolandırıcılar Kralı’ olarak tanındığına şâhit olabilirsiniz.

İyi bayramlar… Esen kalın…

 

SEFA YAPICIOĞLU

 

Önceki ve Sonraki Yazılar